İyiliğe Susamış Toplum

İyi olma mücadelesi insan yaratılmanın mecburi gereği ve zor olanın tercihi. Kötü insan olmak ve kötülük ise kolayı seçmek. Hele de günümüzde! Yiğitlik ve erdem ise; iyi olabilmekle mümkün değil midir? Herkes iyilik yapmak, iyi olmak ister, bunu temenni eder, ama iş aksiyona gelince olayın rengi değişir. “Benim kalbim temiz, iyi niyetliyim” diyerek yansıtma yapar. ‘İyisin de kardeşim, nerede senin iyiliklerin o zaman? Sözüne inandık, ama icraatını da görelim’ diye bir beklenti içinde olmak yanlış mıdır? Bu yüzden “lafla peynir gemisini yürütmek” olmaz. İcraatla yürütmek, ter dökmek ve emek vermek gerekir. “Lafa para yok, icraata var!” demiş büyüklerimiz sırf bu nedenle.

Evet, birde iyiliğin karşısında yer alanlar var. Kendileri iyilik yapmadıkları gibi başkalarının da iyiliğine engel olmaya çalışanlar… “Gölge etme başka ihsan istemem” deseniz de yaptığınız iyilikleri sizden kıskanır, iyilik yapılana da haset ederler. Etrafınızaşöylebir göz gezdirdiğinizde rastlarsınız böylelerine de. Bu yaklaşımın bilinçaltı ne olabilir, neyle tarif edilebilir ki. İnsan isek eğer; iyiliğe susamış şu toplumda iyiliklerin engellenmesi için uğraşmak, hangi vicdana sığar ve neyle tarifi mümkün olabilir? Biliyorsanız cevabını siz söyleyin lütfen! Biz de öğrenelim…

Demek ki insanlık öldü! İnsanlıkla insanların ilişkisi, menfaatleri kadar ilintilenir oldu. Menfaat varsa; menfaatperestler de var, menfaat yoksa ne iyilik var ne yardımlaşma. Ancak görüntü de her türlü insanlık var! Yapay mı yapay, şekilci mi şekilci, sahi’likten uzak mı uzak… Oysa iyilik yapmayı başaramayanlar, insan olma becerisini de sergileyemeyenler değil midir? İyilik bir insanlık ifadesi ise; ya iyilik yapamayanlar.Onlar kötü insanlar mı? İyilik yapacak gücü olup da yapmayanlara ne demeli. İnsan hayatta ne için yaşar ki? Peki, yaptıklarına karşılık göremediği için iyilik yapmaktan vazgeçtiğini iddia edenlere ne diyorsunuz… “İyilik gariptir” diyenler, boşuna mı uyarmışlar.  Ya da iyilik illa maddi midir? Herkesin hayat sınavı da kendi kulvarınca ve kendi şartlarına göre… O zaman iyilikten karşılık beklemek, iyiliği yüze kakmak, iyiliğin kalitesini ve değerini de iptal etmez mi?

Öyleyse; nefsin kötülüklerine karşı ruhun güzelliklerini kalkan yapmalıyız. İdeal insanlardan olabilmenin altın anahtarı. Maneviyat denilen bu güzel fiiller toplamı, insani zenginliğimizin de göstergesi olarak bizi temsil etsin. Zaten, nefsini sevenlerin çok olduğu toplumsal hayatın kötü örneklerini yansıtan dünya insanlığı,  yer küreyi yaşanılmaz hale getirmedi mi? Nefs yaşı ve donanımı olarak ışık hızı ile ilerlerken, bu yönleriyle en kabiliyetliler olmadılar mı? Lakin ruh yaşı itibariyle spastiklerle yarışmıyor mu dünya insanlığı… Aksi olsaydı şayet, dünya böyle olur muydu, nedensiz savaşlarla bunca kan dökülür müydü? Ya da yaşanan bunca zulme tüm insanlık seyirci kalır mıydı? Ortalık zulüm makinesi olarak insanlığı öğütmeye devam edebilir miydi?

İşte bir fırsat! Halen yaşıyoruz, nefes almaya devam ediyoruz. Tövbe etmek için de yeniden başlayabilmek için de her saniyemiz bize sunulmuş bir imkan. Öyle ise buyurunuz. Ruhen büyümek, gelişmek ve maneviyat havuzumuzu doldurarak daha da iç dinamizm kazanma imkânı. Toplumsal yardımlaşma, dayanışma, insanlığa faydalı bireyler olma, kendiyle barışık iç tatminini sağlamış ve dışarıya da pozitif yansımalar sunan ve ruhen zengin insanlardan olabilmenin şifresi. Ancak, kulluk itaatkarlığı ve güzel ahlak mücadelesi içinde tavsiye edilen insan olabilmekle mümkündür.

Gerçek anlamda insanlığın hakkını veren ve sorumluluğunu taşıyanlardan olabilmek dileğiyle…

İyiliğe Susamış Toplum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!