Şarlatanlık böyle birşey demek ki!..

Başbakan
Ahmet Davutoğlu’nun çağrısı ile gündeme gelen, mevcut milletvekillerinden “Fezlekesi
olan”
tüm milletvekillerinin dokunulmazlıklarının Anayasa’ya eklenecek
geçici bir madde ile bir kereye mahsus olarak kaldırılmasına ilk  başlarda CNN Türk’te katıldığı canlı yayında
destek vereceğini açık açık ifade eden Kılıçdaroğlu’nun bu tavrı beni hayli
şaşırtmıştı. Artık klinik bir vakaya dönüştüğü giderek daha geniş kitlelerce
kabul gören, tedaviye muhtaç çift kişilikli bu ezik genel başkanın ikinci
kişiliğinin ne zaman baskın çıkıp Kılıçdaroğlu’nu çarkettireceğini  merakla bekliyordum.. sağolsun(!) şaşırtmadı
ve çok bekletmeden kendine yakışan bir akıldışılıkla Başbakan Davutoglu’nun
dokunulmazlığının da kaldırılmasını gündeme getirdi. Bunda ne var; “elbette
diğer ‘Fezlekesi olan’ milletvekilleri gibi Davutoğlu’na ayrıcalık tanınmasın,
Onun da dokunulmazlığının kaldırılmasını istemenin nesi yanlış?”

diyebilirsiniz. İşte problemin odak noktası burası.. Ahmet Davutoğlu, parlamentodaki
parti liderleri arasında “Fezlekesi olmayan” tek lider.
Kılıçdaroğlu’nun kafasındaki Davutoğlu’na yönelik muhayyel ve mevhum
suçlamalara gelince, bunların birer halüsinasyon olduğunu artık bilmeyen yok.  

Yaptığı
açıklamada; “… Ahmet Davutoğlu’nun dokunulmazlığı devam edecek. Sen
yürekli, namuslu adamsan neden kendi dokunulmazlığını kaldırmıyorsun?
Milletvekili değil misin? Ahlaklı adamsan çık meydana ‘Hodrimeydan’ de, ‘Ben de
dokunulmazlığımı kaldırıyorum’ de.”

“Davutoğlu
neden korkuyor? Onun da dokunulmazlığı var. Dokunulmazlığı kalkarsa terör
örgütlerine yardım ve yataklıktan o da yargılanabilir. Davutoğlu da, abisi de
terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmıştır.”
diyor.

Bu
hezeyana Başbakan Davutoğlu’nun Strasbourg ziyaretinde kendisine
eşlik eden gazetecilerin konuya ilişkin sorularını cevaplarken söylediği “Önce
suç işleyip sonra mı dokunulmazlığı kaldırayım? Böyle saçma şey duymadım”

cevabı, akıl sağlığı yerinde, adam olan herkese yeter. Ama Kılıçdaroğlu’na
yeter mi emin değilim!.. görülen o ki, yetmiyor.

Kılıçdaroğlu,
kafasında kurguladığı “terör örgütlerine yardım ve yataklıktan o da
yargılanabilir”
önermesine önce ciddi bir dayanak oluşturmalı.
Davutoğlu’nu suçlarken kullandığı deyimlerle “Sen yürekli, namuslu
adamsan,..
 Ahlaklı
adamsan”
sıfatlarına uygun olarak çıkar, Davutoğlu ve
“Başkan”
Erdoğan’ı ima ettiği “… abisi de terör örgütlerine
yardım ve yataklık yapmıştır”
iddialarına ilişkin tüm delilleri yargıya
intikal ettirir, Davutoğlu’nun da “Fezlekesi olan” milletvekilleri
safında yerini almasını sağlarsın, işte o zaman vatandaş nezdinde yarattığın
“müfteri”
yaftasından kurtulur, belki o zaman “ yürekli, namuslu,
 Ahlaklı adam” olarak
kim bilir belki kabul bile görebilirsin!..

İlerleyen
zamanlarda herhalde millet olarak en çok yasını tutacağımız kutsal
kavramlarımız da yitirdiğimiz bir nice değerin ölümünden sonra kadrini
anlamamız gibi aynı akıbete maruz kalacaklar. PKK’nın siyasi bürosu HDP Eş
Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ, “demokrasi”
ve “barış” kavramlarını öylesine yozlaştırdılar, öylesine ters
yüz ettiler ki, bu gün onlar herhangi bir siyasi platformda “demokrasi”
dediklerinde Marksist PKK faşizminin, “barış” dediklerinde her
türlü kirli “savaş”ın aklımıza üşüşmesi gibi; CHP Genel Başkanlığına
kirli bir tezgah/kumpasla getirilen Kemal Kılıçdaroğlu da ne zaman “yürekli”
dese bir “sinsi”liğin, ne zaman “namus” dese her
türlü “namustan yoksunluğu”n ve ne zaman “Ahlaklı”
dese insan tasavvurlarını zorlayan  her
türlü “Ahlaksızlık”ların akla gelmesi herhalde ülkemiz insanının
makus talihi olsa gerek.

Sözün
 başına dönersek, demokrasinin olmazsa
olmazları olan siyasi partilerimizden ikisinin tepesinde bulunan; ikisi
PKK/Kandil’den, biri Okyanus ötesinde mukim “Kainat İmamı(!)”nca   atanan genel başkan ünvanlı zavallıların
hezeyanlarına bakıp “Şarlatanlık böyle birşey demek ki!..”
demekten insan kendini alamıyor. Yoksa her iki parti liderlerinin kendi
partilerinden olan belediyelerin boğazına kadar battıkları her türlü rüşvet,
yolsuzluk, hırsızlık, terör destekçiliği rezillikleri karşısında bu
kepazelikleri olağanlaştırma pişkinliğine söylenecek başka bir ifade bulamadım.

Şarlatanlık böyle birşey demek ki!..

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!