Bir kereyle bir şey olur mu olmaz mı ?!!!

Türkiye’ye çağ atlatan Cumhurbaşkanı Özal’ın siyasi literatüre malolmuş en büyük günahı; hatırlarsanız, Başbakanlığı döneminde, tecavüze kalkıştığı Anayasa’nın korunmasına ilişkin tepkiler yükselince, “Anayasa’yı bir kere delmekle bir şey olmaz” diyerek açtığı yol olsa gerek. Şimdi o bir kere “deldiği” Anayasa deliği, “han kapısı”na döndü. Bu kapıyı en üst düzeyde kullananlar da, öncelikli ve temel fonksiyonu/misyonu, varlık sebebi Anayasa’yı korumak olan Anayasa Mahkemesi. Aslında siyasilerin bakış açısını da ortaya koyan bir çarpık anlayış, siyasilerin elinden alınmış; “delinecekse, biz deleriz” ilkelliği içinde el değiştirip Anayasa Mahkemesi tarafından üçüncü kezdir Anayasa’nın hem ruhuna hem lafzına -ülkemiz hukukçuların kahir ekseriyetinin muhalefetine/feryat ve itirazlarına rağmen- alenen tecavüz edilerek kullanıldı,kullanılıyor.

 

Önce, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısılığından emekli Sabih Kanadoğlu’nun azmettirdiği/tetiklediği 367 hukuk garabeti ile Cumhurbaşkanlığı seçimine, sonra Doğan Medya grubunun azmettirdiği/tetiklediği “Kaosa kalkan 411 el” manşetleriyle Özgür Üniversite istemine, son olarakta Deniz Baykal önderliğindeki CHP’nin azmettirdiği/tetiklediği Yargı Reformu özünde ifadesini bulan Anayasa paketine tecavüz edildi.

 

Üçü de birbirinden vahim ama, birinci ve üçüncünün parlamentodaki oy dağılımına karşılık 2007’deki 411 milletvekilinin oyunu alan değişikliğin iptali, parlamentonun varlık nedenini/yasama erkini hem teoride hem pratikte fiilen ortadan kaldırmıştır. Mevcut haliyle parlamento, atacağı her adımda Anayasa mahkemesinin görev alanına girsin girmesin, mahkemenin sultası altında olduğunu hiçbir şekilde gözardı etme lüksüne sahip değildir. Parlamentonun “Yasama Erki” Anayasa Mahkemesi tarafından aleni olarak gaspedilmiştir. Bu gaspın sonucunda, hukuk sisteminde yeni bir fiili durum yaratılmış; değil 411 milletvekili, velev ki, bütün parlamento herhangi bir yasayı değiştirseler bile Anayasa Mahkemesi fiilen, 12 Eylül’ün İhtilal Komuta Konseyi veya ondan önceki Parlamento’nun yapısal üst kanadı olan Senato gibi her türlü müdahaleyi kendi kendine meşru bir hak gibi maletmiştir. O meş’um karadan sonra yasama çalışmaları, her adımda Mahkemenin vetosu gölgesinde işlemek durumunda kalmıştır/bırakılmıştır.

 

Anayasa Mahkemesinin resmi web sitesine konan kısa kararda, satır satır henüz yasalaşmamış bir metni hangi mantıkla muhakeme ettiklerini aradım; bu sorumun cevabı yok. Girmemeleri gereken esasa niçin girdiklerine ilişkin mantık ise, absürd ötesi gülünç bir mantık. Kendilerinin yapısal konumuna ilişkin düzenleme ile Yürütme Erkini ilgilendiren İdari bir ünitenin(HSYK) yine yapısal düzenlemesini, Anayasanın değiştirilmez hükümlerinden Türkiye Cumhuriyeti’nin “Hukuk Devleti” olma niteliği ile bağdaştırmaları, herhalde 367 kararından daha absürd, ondan geri kalır bir yanı yok diye düşünüyorum. Türk oligarşisinin parlamentodaki öncü karakol nöbetçileri tarafından kendilerine taşınıp sunulan Anayasa değişiklik paketine ancak şekil şartları bakımından bakabilecek olan Mahkeme, yetkilerini aşarak bir yerindelik araştırması yapmış ve Mecliste, milletin iradesi ile yapılan değişikliğin yerinde olup olmadığı konusunda karar beyan ederek esasa girmesi Türk Yüksek Yargısının üçüncü büyük ayıbı olmuştur. Burada yapılan işlem iptal değil; yasamanın iradesine zıt yönde karar altına alınan bir müdahaledir. Bu yönüyle karar, hukuki olmaktan çok; siyasi bir nitelik kazanmıştır, millet egemenliğine vurulmuş bir darbedir.

 

Açıklanan karardaki iptallerin sadece sembolik anlam taşıyor olması, paketin tümünü zedelemesi, Mahkeme’nin Ap Parti iktidarı döneminde kendini konuşlandırdığı noktadan geriye adım atıyor görünmeme çabaları gibi yorumlansa da, Anayasanın açık hükmüne aykırı olarak geliştirdiği “içtihat”ına, kendi kendine ihdas ettiği bir yetkiyle sahip çıkıp çıkıp mevcut Anayasaya tecavüzü kabul edilemez. Bu “bir kere”lerin sonunun gelmeyeceği demektir ki, umarız “evet”le sonuçlanacak referandumu takip edecek zaman diliminde, bu mütecaviz anlayışın önüne geçecek düzenlemelere de bir yol bulunsun ki, hakimiyet milletin olsun…

Bir kereyle bir şey olur mu olmaz mı ?!!!

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!