Genel olarak Allah’ı anmak anlamına gelen “zikir” kelimesi, anmak, anlamak, düşünmek, anlamlarında kullanılır. Özellikle aynı kökten türeyen “tezekkür” kelimesi ise düşünüp anlamaya çalışmayı, öğüt almayı ve ibret alarak istikamet bulmayı ifade eder.
Kur’an- Kerimde sıkça geçen “zikr” kelimesi marife, yani belirli anlamında “ez-zikr” olarak geçtiğinde, Kur’an’ı ifade eder. “Ez-zikr” Kur’an’ın isimlerinden biridir.
Allah’ı anmaktan uzaklaşmak, Allah’ın öğütlerinin bulunduğu Kur’an’ı anmaktan ve anlamaktan uzaklaşmak anlamına gelmektedir. Bu konu ile ilgili iki ayet-i kerimenin mealini verelim. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Kim benim zikrimden/Kur’anımdan yüz çevirirse onun için zor, sıkıcı bir hayat şekli/dar bir geçim vardır; kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.
O der ki: “Rabbim, beni neden kör haşrettin, ben gören biri idim?” Allah buyurur: “Ayetlerimiz sana geldiğinde sen böyle unutmuştun; bugün de sen aynı şekilde unutuluyorsun.”
İsraf eden/haddi aşan ve Rabbinin ayetlerine inanmayan kimseleri biz böyle cezalandırırız. Ve âhiretin azabı çok daha şiddetli, çok daha kalıcıdır.”(Taha.134.135.136.137)
“Kim Rahman’ın Zikri’ni/kitabını görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur.
Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.
Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!” der.” (Zuhruf.36.37.38)
Ebu Hureyre’den nakledilen bir Hadis-i Şerifte de Hz. Peygamberimizin şöyle buyurduğu bildiriliyor.
“İnsanların yaşadığı mahalle ve sokaklarda dolaşan melekler vardır. Bu melekler Allah’ı anmak için toplanmış olan ve Allah’ın kitabını anmak ve anlamak isteyen toplulukları ve Allah’ı anmak için zaman ayırmış olan fertleri takip ederler. Allah, -kendisi en iyisini bildiği halde meleklerine söyletmek için- kullarının ne yaptıklarını ve ne istediklerini sorar.
-Allah (Celle.C): Kullarımı ne yaparken buldunuz?
-Melekler: Ya Rabbi, onları seni anarken bulduk.
– Benden neyi istiyorlar?
-Cennetini istiyorlar.
-Cennetimi hiç görmüşler mi?
-Hayır. Görmemişler ya Rabbi!
-Görselerdi durumları ne olurdu?
-Eğer görselerdi, daha çok isterlerdi.
-Hangi şeyden sığınıp korunmayı istiyorlar?
-Cehenneminden korunmayı istiyorlar. Ya Rabbi!
-Cehennemi hiç görmüşler mi?
-Hayır. Görmemişler. Ya Rabbi!
-Görselerdi ne yaparlardı?
-Melekler: Sana daha çok sığınırlardı. Ya Rabbi!
Allah Teâlâ şöyle buyurur:”Sizler şahit olunuz ki ben bu kullarımın hatalarını bağışlayıp, onları cehennemden azat edip cennetime koyarım.”
Allah’ı anmanın şekil ve yöntemleri farklı farklı olabilir. Ancak şunlarda ittifak vardır. Kur’an okumak, Kur’an ayetlerini tezekkür etmek, yani düşünüp anlamaya çalışmak, başlı başına bir zikirdir. İmanın temeli olan “Kelime-i Tevhid” veya “Kelime-i şehadet” okumak da başlı başına bir zikirdir.
Allah’ı zikretmek için bir lidere, bir din adamına ve bir kurum ya da kuruluşa da ihtiyaç yoktur. Zikrin toplu halde yapılması mümkün olduğu gibi, tek başına yapılması da mümkündür. Asıl olan zikir esnasında kişinin iç âleminde duyduğu his, heyecan ve sükûndur.
Şurası da bilinmelidir ki, Yeryüzünde ve gökyüzünde her varlık Allah’ı kendi hal ve ahvalince anmaktadır.
Hz. Peygamber Aleyhisselam şöyle buyurdu:
“Zikrin, yani Allah’ı anmanın en faziletlisi, “LA İLAHE İLLALLAH” demektir. Duanın en faziletlisi de “ELHAMDÜ LİLLAH“ Demektir.”
Yine Resulullah Aleyhisselem -mana Allah’tan lafızlar kendisinden olan- bir Kutsi Hadis’te Allah’ın şöyle buyurduğunu bildiriyor:
“Ben kulumun benim hakkımdaki zannı üzereyim. Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir adım yaklaşırım. Kulum bana bir adım yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kulum bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım. Nihayet. Kulum beni her zaman ve her yerde anar, hatırından çıkarmaz ve rızama muğayir hareket etmez. Hal böyle olunca, ben artık onun tutan eli, yürüyen ayağı ve işiten kulağı, gören gözü olurum.”
Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Muhsin ÖZDEMİR
Yorumlar kapalı.