Baykal şaşırtmaya devam ediyor..

Deniz
Baykal, Türk siyasetinin duayenlerinden. 1960 ihtilalinin arifesinde, Nisan
1960’da Başbakan Menderes’in yakasına yapıştığı rivayetinden bugüne 50 yılı
aşkın süreçte partisi CHP’nin tüm kademelerindeki siyasi birikimine 70’li
yıllardan itibaren belli aralıklarla Bakanlık, Başbakan Yardımcılığı gibi
devletin en üst kademelerinde bulunmuş olmasının müktesebatı ile, bugün
söylediği her sözü, takındığı her tavrı dikkate alınan bir siyasetçi ve devlet
adamı.

Mayıs
2010’daki rezil bir seks kaseti komplosuna kurban gittikten sonra, iki yıl
öncesinden bir ABD-Alman ortak yapımı proje çerçevesinde yerine getirilen Kemal
Kılıçdaroğlu ile her nedense doğrudan karşı karşıya gelmemeğe özen gösterdiği
–siyaseti takip eden- gözlerden kaçmayan bir olgu. Zaman zaman bugün kendisinin
terk ettiği koltuktaki Kılıçdaroğlu ile ters düşse de, örneğin devletin Suriye
politikası gibi sergilediği dik ve doğru duruşuna karşın, genelde kendi genel
başkanı ile ters düşmekten ustalıkla kaçınıyor. Birkaç hafta önce katıldığı bir
canlı tv yayınında, kendisini doğrudan hedef alan kaset komplosunun
aydınlatılması konusunda Kılıçdaroğlu’nu işret etmişti. Konunun hukuki
boyutunda geçen hafta Savcı tarafından “tanık” sıfatıyla ifadeye
çağrılan Kılıçdaroğlu’nun ifade vermeye gitmeyeceğini açıklaması üzerine
Baykal’ın suskunluğu gerçekten düşündürücü.

Burada
kaset kumpasıyla CHP üzerinden Türk siyaseti dizayn edilmek istendiği ve
operasyonun paralel örgüt eliyle gerçekleştirildiği iddiasına karşın arkadaki
asıl gücün yerel olmadığı; CHP’nin iç siyasi hesaplar ve dinamikler üzerinden
değil, uluslararası yapıların ihtiyaçları ve istekleri üzerinden dizayn
edildiğini gösteren Wikileaks belgelerinde açıkça görülmekte.

Akşam
gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz’in 01.05.2016 tarihli köşe yazısında
Wikileaks belgelerinden alıntılayarak yayınladığı bilgilere göre, ABD Dışişleri
Bakanlığı İstihbarat Araştırma ve Operasyonlar Başkanı Suzanne McCormik
tarafından 1 Haziran 2009’da Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu’na
gönderilen telgraflarda CHP’de alternatif genel başkan arayışı için araştırma
talimatı verilmiş. O telgrafın cevap aradığı sorularsa şöyle:

“-
CHP’nin erken bir parti kurultayı toplama konusunda düşüncesi var mı?


CHP’nin 2011 seçimlerine giderken tabanını genişletmek için ne gibi müstakbel
planları var ve bu planları nasıl hayata geçirecek?


CHP lideri Deniz Baykal’ın parti içerisindeki denetim gücü nedir? Baykal’ın
liderliğine karşı içten muhtemel tehditler var mı? Eğer varsa, bu şahıslar
dışarıdan destek alıyorlar mı?


Baykal’ın, Kılıçdaroğlu ile ilişkisi nedir? CHP, Kılıçdaroğlu’nun İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışında aldığı oyu nasıl değerlendiriyor?
Baykal kendisini Kılıçdaroğlu’nun popülaritesine karşı korumak için ne gibi
önlemler düşünüyor?


Kılıçdaroğlu’nun CHP’deki istikbali, öz geçmişi ve muhtemel siyasi planları
konusunda daha fazla bilgiye müteşekkir olacağız. Onun siyasi müttefikleri
kimler? Parti liderliği için Baykal’ın ciddiye alınabilecek diğer potansiyel
rakipleri ve/veya halefleri kimler?”

Bir
başka ciddi iddiayı da Yeni Şafak gazetesi yazarı Tamer Korkmaz, 11 Mayıs 2016
tarihli yazısında Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Deniz Baykal’a yönelik kaset
operasyonundan, henüz CHP’nin Grup Başkan Vekili olduğu dönemde; Kasım 2009 tarihindeki
Almanya Frankfurt ziyareti sırasında haberdar olduğunu belirtip “Kasetin
bir kopyası da Kılıçdaroğlu’na verilmiştir!”
dedikten sonra, Frankfurt’taki
bir otelde yaşanan çarpıcı hadisede BND ajanlarının da olay yerinde olup
olmadığını sorguluyor. Korkmaz, Kılıçdaroğlu’na “Birkaç ay sonra
yaşanacaklar”
ın anlatıldığı, Baykal’ın yerine “CHP’nin genel
başkanlığına getirileceği”
nin orada söylendiğini iddia etmektedir.

Tüm
bu bulgular tazeliğini korurken Kılıçdaroğlu’nun hafta içinde TOBB Genel
 Kurulu’ndaki “talihsiz” konuşmasında dile getirdiği “iç
savaş”
çağrısı olduğu açık olan “… Böyle bir
başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede
gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net”
ifadesine Baykal’ın seçim
bölgesi ve memleketi Antalya’da partisinin Konyaaltı İlçe Başkanlığı’nı
ziyareti sırasında, bu ifadenin bir üslup meselesi olduğunu ve “Bizi
ilgilendiren Türkiye’de rejimi değiştirme çabaları karşısında direniş
kararlılığımızı etkili bir şekilde ifade etmektir”
diyerek
Kılıçdaroğlu’nu savunması şaşkınlığın da ötesinde düşündürücü bir duruş olarak
kayıtlardaki yerini aldı.

Baykal şaşırtmaya devam ediyor..

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!