Bir Cuma gününde daha birlikteyiz ve geçen hafta başladığımız dizi yazımızı bugün bitireceğiz inşallah. “Bir Müslüman hangi özelliklere sahip olmalıdır, neleri yapıp nelerden kaçınmalıdır?” Gibi soruların cevaplarını, Allah Azze ve Celle’nin hayatımıza yön vermek üzere Peygamberi vasıtasıyla ulaştırmış olduğu Kur’an’dan örneklerle açıklamaya çalıştık. İleride daha başka surelerden de istifade edeceğiz ama bu sefer Mü’minun Suresi’nin ilk dokuz ayetini tefsir ederek, Kelam-ı İlahî’denMurâd-ı İlahî’yi anlamaya ve anlatmaya gayret ettik.

Surede sayılan özelliklere bir yenisiyle daha devam ediyoruz. “Ayrıca onlar (o iman edenler) ki kendilerine emanet edilmiş olana ihanet etmeyip, verdikleri sözlere uyarlar.” (Mü’minun/8). Mü’min kimseler, gerçek mü’minler emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet eden kimselerdir.Burada hemen şu soru akla gelmektedir. Emanet nedir? Sadece bize verilen para ve eşya mıdır? Bu kadar dar mı düşüneceğiz? Hayır… İnsanın sahip olduğu her değer emanettir. İnsanın insana verdiği paraya ihanet etmek kötü ve suç olacak da, Allah’ın insana verdiği ve hiçbir paraya çevrilemeyecek olan hayata ihanet etmek, akla ihanet etmek, imana ihanet etmek, vahye ihanet etmek, peygambere ihanet etmek ve Allah’ın kendisine ihanet etmek suç olmayacak öyle mi?

Emanet dendiği zaman geniş düşünmek zorundayız. Servet, akıl, hayat, irade, dünya, eş, evlat, Vahiy, bunların hepsi emanettir. Ve şu anda yaptığımız şey de Vahiy emanetine sadık kalabilmek adına yapılan bir çalışmadır. Vahye sırt dönmek Allah’ın vahiy emanetine ihanettir. Hayatı Allah’ın gösterdiği istikamette inşa etmemek hayata ihanettir. Aklı hayır ve hak yolunda, doğru bir biçimde kullanmamak akla ihanettir. Sıhhati Allah’ın verdiği istikamette muhafaza etmemek sıhhate ihanettir. Gözü hakkı görmek için değil de batılı görmek, günahı görmek, haramı görmek için kullanmak göze ihanettir. Kulağı hakkı duymak için değil de batılı duymak için kullanmak kulağa ihanettir. 

Peki ayette geçen “aht” kelimesini sadece “söz vermek” olarak mı anlayacağız? Söz, insanın insana verdiği söz müdür, anlaşma mıdır? Bu da olaya dahildir ama bundan çok daha ötesi de dahildir. Aht, sadece insanın insanla ilişkilerinden dolayı verdiği sözler, sözleşmeler, yükümlülükler değil, onu da içine alacak şekilde insanla Allah arasında ki sözler, yükümlülükler ve sözleşmeleri de kapsar. İnsanın doğuştan Allah’a verdiği sözü de kapsar. İnsan fıtratına ihanet ederek günah işlerse eğer, Allah’a doğuştan verdiği sözü tutmamış olur. İnsan kula kul olursa eğer, Allah’a kul olmak yerine; Allah ile olan sözleşmesine ihanet etmiş olur. İnsan eğer kendisini, kul olmak yerine tanrısını tespit eden, belirleyen ve atayan konumuna geçirirse işte o zaman Allah ile olan sözleşmesine ihanet etmiş olur. İşte burada ki aht ve emaneti böyle kapsamlı, bütün bir hayatı içine alan, dünya ve ukbayı içine alan bir biçimde anlamak gerekir.

“Yine onlar ki salâtlarını muhafaza ederler (Allâh’a yönelişleri – müşahedeleri süreklidir).” (Mü’minun/9). Onlar namazları üzerinde titizlenen kimselerdir. Ya da bir diğer şekilde meali şu olabilir: Ve onlar Allah’a karşı esas duruşlarını koruyan, (yuhafizûn) son kelime bu ikinci manada tam oturuyor. Allah’a karşı esas duruşlarını koruyan kimselerdir. Burada ki salâvat; salât’ın çoğuludur. Dua ve namaz kelimesinin çoğuludur. Fakat unutmayalım ki namaz da aslında Allah’a karşı insanın klas duruşunun bir ifadesidir, esas duruşunun bir ifadesidir. Çünkü salât kelimesi (es salâ); insanın ayakta durmasını sağlayan omurga kemiğine verilen isimdir. İnsanı dik tutar bu kemik. İnsanı kula kul etmez. İnsanın onurunu temsil eder. Dik duruş mecazen onuru temsil eder. Dik duramadı deriz. Dik duramamaktan kasıt eğik yürüdü anlamına gelmiyor. Yani onursuzlaştı.

Allah karşısında kulun onuru secde halidir. Çünkü Allah’ın büyüklüğünü bilen Allah’a secde eder. Allah’ın büyüklüğünü bilen kula eğilmez. Kula kul olmaz. Kendi haddini bilen Allah’ın büyüklüğünü bilir. Kendi haddini bilen aynı zamanda eşya karşısında insanın şerefini ve haysiyetini de bilir. Kendisini beş paralık etmez.

“ İşte onlardır vârisler!” (Mü’minun/10) İşte bunlar ebedi geleceğe varis olanlar olacaktır. Ebedi geleceğe. Yani dünya değil, dünyanın hasadı olan, tarlası dünya olan ebedi bir hasada varis olacaklar.

Ne mutlu o mü’min erlerden olanlara, ne mutlu o varislerden olanlara. Yazımızı Nuh Suresi’nin 28. Ayetinde öğretilen duayla bitirelim: “Ey Rabbim, beni, babamı, annemi, mümin olarak evime gireni, bütün inanan erkekleri ve inanan kadınları bağışla! Zalimlerin ise ancak helakını artır!” Selam ve dua ile…

Mü’min Olabilmek 3…

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oynadeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna