Yüzyıllık parantez kapatılabilecek mi?-1

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlının yıkılışı ile ortaya çıkan
mirası paylaşanların, bu miras üzerindeki oyunlarını fark ettiği 2000’li
yılların başındanberi oynanan oyunu fark ettiğini ve bunu bozacağını ortaya
koyan bir tavır sergileyince “çadır karıştı”.

Bugün
Türkiye nüfusunun 20 yaş üzeri olan kuşaklar, hem bizim için hem Osmanlı
mirasını paylaşan leş kargası milletler için çok önemli bazı tarihi gerçekleri
özenle bizden gizlediler. Örnek; 99’uncu yılında olduğumuz Kut-ül Amare Zaferi.
Bir başka örnek: yine 99’uncu yılında olduğumuz Sykes-Picot anlaşması.
Daha bunlar gibi, bir milletin gelecek kuşakları için hep hatırda tutulması
gereken nice gerçekleri, resmi tarih yazıcısı olmaktan öte hiçbir eser ortaya
koyamamış tarihçilerimiz okul kitaplarına bile bu gerçekleri birer dipnot
şeklinde de olsa koymadılar.

Oysa
bugün, tarihin arka planında saklı tutulan devasa ilan edilmemiş savaşların
bedelini ödedik ve ödemeye devam edeceğiz.

Kut-ül
Amare zaferi Çanakkaleden sonra İngilizlerin Ortadoğuda Osmanlıdan yediği en
büyük darbedir. Kut-ül Amare Zaferi, 1952 yılına kadar Kut Bayramı olarak
kutlandı. Ancak Türkiye’nin NATO’ya üye olmasının ardından İngilizlerin yoğun
baskısı ile hem bayram kaldırıldı hem de tarih kitaplarından silindi.

Kut-ül
Amare, Basra Körfezi Şattülarap kanalı ile Bağdat arasında Dicle kıyısında bir
kasaba… İngiliz birlikleri ile müttefiklerini bu kasabada kuşatan Osmanlı
ordusu, aylarca süren ve İngilizlerin büyük kayıp verdikleri savaşa 29 Nisan
1916 günü zaferle nokta koydu. İngiliz birlikleri 13 general, 481 subay ve
13.300 er ile birlikte Osmanlı Kuvvetleri’ne teslim oldu. Kuşatmada, İngiliz
kuvvetleri ve müttefikleri 23.000 ölü ve yaralı, Osmanlı kuvvetleri 10.000
şehit ve yaralı vermiş, 13.100  İngiliz
askeri esir alınmıştır.

İngiliz
Sykes ve Fransız Picot isimli diplomatların Rusları da dahil ettikleri 1916
tarihli gizli anlaşma ile Osmanlı mirası Ortadoğudaki hakimiyet alanlarının
paylaşımını kapsıyordu. Bugünkü Irak ve Suriye’nin sınırları o anlaşma ile
çizilmiş, Rusya’da 1917 devrimi gerçekleşince Rusya anlaşmayı ifşa etmişti.
Bugün Ortadoğunun iki “yönetilemez ülkeler”i (nongovernable
states)
Irak İngilizlerin, Suriye Fransa’nın payına düşmüştü. 

Şimdi
bu miras üzerinde, tarihin en kirli savaşlarından biri veriliyor. Türkiye’nin
hava sahamızı pervasızca ihlal eden Rus SU24 savaş uçağını düşürünceye kadar
böyle devam etti. Türkiye’nin bu atağından sonra saflar netleşmeye başladı;
Suriye ve Irak topraklarında yürütülen -yabancıların deyimi ile “Proxy
war”-
yani “Vekalet savaşı” nihayet son Rusya atağını ve
NATO’nun oldukça cılız refleksi ile bir tarafta Suriye, Rusya, İran, Irak,
Lübnan ve Çin’in, diğer yanda NATO üyesi Türkiye, ABD, İngiltere, Fransa ve
Almanya ile daha arka planda kalan diğer müttefiklerle yeni bir aşamaya geldi. “Vekalet
savaşı”
nın “sıcak savaşa” evrilip evrilmeyeceğini önümüzdeki
günler gösterecek. Şimdilik taraflar birbirlerinin sinir uçlarına dokunarak
gerilim testi uyguluyorlar. Gerilimin giderek artan dozajı düşürülemezse, belki
de 3’üncü Dünya Savaşı’na kapı aralayacak gelişmelere hazır olmak gerekir.

Aslında
bugün, 2011’den beri yürütülmekte olan bu kirli savaşın arka planında 1’nci
dünya savaşının taraflarından olan İngiliz ve Fransızlarla onların
müttefiklerinin sebep olduğu yıkımı ve o yıkımın günümüze yansımalarını
1991-1994 yılları arasında İsveç Başbakanı olarak görev yapan diplomat ve
siyasetçi Carl Bildt’in  bu konuyla
ilgili bir internet sitesinde geçen hafta yayınladığı makaledeki tespitlerini,
açılan parantezin kökeninde Osmanlı’nın çözülüşünün bulunduğuna ilişkin bizim
tarihçilerimize ders niteliğindeki düşüncelerini irdeleyecektim. Bugün
yazdıklarımı, o irdelemenin girişi olarak arz ediyorum. Yarın devam edeceğim.

Devam
edecek…

Yüzyıllık parantez kapatılabilecek mi?-1

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!