Toplumu münakaşa hastalığı ortalığı kaplamış, hem de salgın bir hastalık gibi. Bir çok insan bundan sanki gizli bir zevk alıyor. Evlerde, iş yerlerinde, sosyal hayatta, medyada hatta evlerimizde bitip tükenmek bilmeyen bir münakaşa salgını. Bu münakaşaların kime ne faydası var? Münakaşa sırasında sinirler geriliyor, âsaplar bozuluyor, bazen ölçüler de kaçıyor. Kaba sözler, çirkin ithamlar, arkasından sanki tamamlayıcılarmış gibi dargınlıklar, kırgınlıklar, küskünlükler sökün ediyor. Bu kırgınlıkların bazıları ömür boyu devam ediyor. Araları öyle açılıyor ki, artık hiçbir gayret ve fedakârlık onu geri iade edemiyor.  

 

Akıllı insanlar münakaşadan hoşlanmaz, sevmez, hatta yapmaz da. Hiçbir getirisi olmayan, ama çok şeyleri alıp götüren bir yöntem münakaşa. İnsanlar ancak gerektiği zaman, gerektiği kadar konuşsalar, kendilerine sorulmadığı zaman sükûtu tercih etseler daha güzel olmaz mı? “Bazen cevap vermemek de bir cevaptır.” Der büyükler. Hele günümüzde sükûta o kadar hasretiz ki. Sükût, güzel sükût, hepimizin özlemini duyduğumuz bir güzellik değil mi? Bazen beş altı masalı bir dönerciye, bir pideciye gidiyorsunuz. Sanki sizi sesten bir silah bekliyor. Önünüzdekileri yediğiniz sürece o tokmak başınıza iniyor. Bazen gittiğinize, gideceğinize pişman oluyorsunuz. On, on beş kişilik bir gurup geliyor. Sanki dayak yemiş gibi oluyorsunuz. Herkes aynı anda konuşuyor. Kimse kimseyi dinlemiyor. Ve herkes kendi sesini duyabilmek için daha çok bağırıyor.

 

Demek ki bizim toplumumuzda dinleme terbiyesi denilen bir kavram yok sanki. Mevlâna Mesnevisine şöyle başlar: “Dinle neyden kim hikâyet etmede,/Ayrılıklardan şikâyet etmede.”

Mesnevi; “Dinle” diye başlıyor. Kur’an-ı Kerim, “Oku” diye başlıyor. Hiçbir kitap, “Konuş” diye başlamıyor. Konuşmak, söz söylemek aslında o kadar inceliklerle dolu ki, insan biraz düşünecek olsa titrer, ürperir, konuşmaya cesaret edemez. Bu hususu Yunus ne güzel belirtir: “Söz ola kese savaşı/Söz ola kestire başı/Söz ola ağulu aşı/Yağ ile bal ide bir söz.” Çok söyleyenlerden değil, gerektiği zaman, gerektiği yerde, gerektiği kadar söyleyen, dinleyen; ama yeri geldiğinde de cevap verenlerden olmak dileğiyle hoşça kalın.*rç*

MÜNAKAŞA

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!