Anayasa’dan Kaynaklanan Hak İhlalleri..

Dün, Türkiye’de ‘demokrasi memnuniyeti’.. başlığı ile irdelediğimiz “Türkiye’de demokrasi memnuniyeti azalıyor” araştırmasına paralel olarak aynı yıl(2009) içindeki insan haklarına dönük  hak ihlallerini de gündeme taşımazsam bana öyle geliyor ki, konuyu eksik irdelemiş olacağım. Bu nedenle bir de aynı yılın insan haklarına ve hak ihlallerine bakalım isterim;

 

Baş döndürücü bir hızla değişse de, 2009’da Türkiye’nin gündemine kimi çok aleni, kimi iddia boyutunda o kadar çok hak ihlalleri gündemimize damga vurdu ki, bunları kronolojik bir sıralama içinde burada toparlayıp sıralamak nerdeyse imkansız. Öncelikle yaşam hakkı ihlallerine bakıldığında Güneydoğunun kanayan yarası sık sık patlayan havan mermileri/el bombaları gibi mühimmatın sebep olduğu ölüm listelerinden tutun rutin bir gerçeklikle Tuzla Tersaneleri’ndeki ölümle biten kazaları ya da cezaevi ve göz altılarda yaşanan ve sonu ölümle biten işkence olaylarını, Ergenekon davası kapsamında açılan bazı kuyulardan çıkan ceset parçalarını, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yaşanan esrarengiz ölümler, her biri kendi içinde başlı başına birer muamma.

 

Her biri Türkiye’yi uluslararası yargı kurumları önünde mahkum ettirmeye yeterli mağduriyetlerin, özellikle AİHM önünde astronomik tazminatlar ödemeye mahkum ettirecek gerekçelere dayalı iddia ve deliller oluşu karşısında bu ihlallerin halen devam ediyor olması, akılla izanla açıklanabilir bir durum değil.

 

Öte yandan, din ve vicdan özgürlüğü alanında yaşanan ihlaller, her geçen gün daha da kronikleşmekte, tanımsız bir “kamusal alan” hakim algısıyla her türden dini özgürlük istemleri kısıtlanmakta, mutlu bir azınlığın hâkim algısı “laiklik” adına, azınlık çoğunluğu baskı altına almaktadır. Nesebi belirsiz bir tanımla “kamusal alan”lardan dışlanan insanlarımızın maruz bırakıldığı özel hayata müdahale boyutundaki ihlaller artık sadece ‘hizmet sunan’ boyutundan ‘hizmet alan’ boyuta genişletilmiş bulunmaktadır. Yine bu bağlamda Mahyalara asılan ieolojik sloganlardan hutbelere sindirilmek istenen resmi ideoloji argümanlarına bir dizi “evrensel laiklik” anlayışı ile bağdaşmayan, devletin laikliğe rağmen dini araç olarak kullanmada kendinde varolduğunu savunduğu hakkın, hak ihlali boyutu bunun tipik göstergelerinden biri.

 

28 Şubat Post Modern Darbenin mirası, Kur’an eğitiminde uygulanan yaş sınırlaması ve herkesin kendi çocuğuna dinini öğretebileceğine dair var olan evrensel ilkeye Türkiye’de hayat hakkı tanınmamasının yanı sıra, eğitimli insan potansiyelini artırmak için bir taraftan çocukları okula çağıran diğer taraftan kılık kıyafet ve bir dizi ideolojik dayatma ile inançlı aile çocuklarını eğitim yuvalarının kapısından içeri sokmayan hoyratça uygulamalarla ortaöğretimdeki kılık kıyafet uygulaması mağduru kız çocuklarının uğradığı hak mahrumiyetleri, meslek liselerine uygulanan katsayı adaletsizliği, üniversite sınavına dahi alınmayan başörtülü kızlar eğitimin herkese eşitliği ilkesinin bu ülkede işlemediği gerçeği karşısında halen Anayasamızda sözde teminat alındığı iddia olunan ifade özgürlüğünün garanti altında olduğu aldatmacası..

 

Ve daha bir çok alanda, dini, etnik ve mezhebi azınlıkların karşı karşıya olduğu ihlallerin yanı sıra, vicdani retçilerin, mültecilerin, çocuk suçluların, sosyal hizmet merkezlerindeki uygulamaların temelinde yatan tüm bozuklukların kaynağı yapısal sorunlardır. Yapısal sorunların temel kaynağı ise vesayet rejimi müktesabatını esas alıp bu vesayetin sürdürülebilirliğini temin edecek öngörü ile hazırlanmış 82 Anayasa’sıdır. Tüm bu yapısal bozuklukların çözümü; Askeri, Siyasi ve Hukuki vesayeti kısmen de olsa hafifletecek olan yeni bir toplumsal sözleşmenin, yani Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesinde yatmaktadır.

Anayasa’dan Kaynaklanan Hak İhlalleri..

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!