Avrupa Birliği’nde Kürdistan kantonu korkusu!..

Büyüklerimiz
boşuna “eden bulur” dememişler. Yılardır Türkiye’yi Avrupa
Birliği’nin bilmem ne Komiserliği, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları
Gözlemevi, çeşitli –sözde- sivil toplum kuruluşlarının -istisnasız hep şaşı
bakan- raporları ile terbiye etmeye kalkan Avrupalıların başına birden bir
saksı düştü ve bugüne kadar “güvensiz” olan Türkiye’yi telaşla “güvenli
ülke”
listelerine almanın gerekçe arayışında olduklarına ilişkin
haberleri izleyip okumak, tarihin garip bir cilvesi mi yoksa Allah’ın adaleti
mi desem; sonuç itibariyle hem sevindirici hem düşündürücü bir gelişme.

Sevindirici
buluyorum; umarım, artık işsizlikten can sıkıntısı yaşayan Batılı papağanlar
ikide bir uğursuz baykuşlar gibi tepemizde ötmeyecek, insan hakları
maskelerinin arkasına sığınıp parmak sallamayacaklardır.

Düşündürücü
buluyorum; Suriyeli göçmenlerin Avrupa kapılarını zorlamaya başlaması, Avrupalılarda
nasıl bir şok etkisi yarattı da uzak olmayan bir gelecekte o güzelim başkentlerinin
varoşlarında oluşacak doğal(!) Kürdistan kantonlarından ürkmeye başladılar.

İleri
sürdükleri Suriyeli göçmen akını gerekçesi nedense bana hiç inandırıcı
gelmiyor. Perdelemek istedikleri asıl korkunun, yıllardır besledikleri PKK
yandaşlarının Güneydoğu’muzdan başta Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda’ya
kanalize edecekleri Kürt sığınmacıların terör operasyonları bahanesiyle “İltica”
taleplerinin önünü kesmek. Kesemedikleri takdirde başlarına geleceği fark etmiş
olmalılar; önce “Avrupa yerel yönetim şartı”na uygun bir yerleşim
statüsü, devamında da otonom bölge taleplerinin yoğunlaştığı kantonlar onları
bekliyor.

Avrupalıların
karşılaşacaklar bu mukadder problem, kelimenin tam anlamı ile “Kırk katır
mı, kırk satır mı?”
ikilemini içinde barındıran, her iki ucu da
birbirinden pis bir değnek. Bir tarafta yaşlanan ve bu yaşlı Avrupa’ya gençlik
aşısı olacak yüksek doğum oranlı potansiyel bir nüfus, öte yandan her an
terörize olabilecek potansiyele sahip, entegrasyona kapalı yabancılar.. yumurta
kapıya dayandı, seç beğen al durumu.

Şimdi
kara kara düşündükleri bu problemin çözümü için Avrupa Birliği’nin 2010 yılında
Bosna Hersek, Arnavutluk ve Sırbistan’a vize muafiyeti vermesinden sonra bu üç
ülke vatandaşlarının Almanya’ya sığınma başvuruları rekor seviyelere ulaşınca,
Almanya’nın Bosna Hersek, Arnavutluk ve Sırbistan’ı ‘güvenli ülkeler’
listesine almakla bu ülkelerden gelen vatandaşların sığınma başvurusunda
bulunma hakkının önüne geçmesindeki deneyimden hareketle ya Avrupa Birliği,
Birlik adına veya AB ülkelerinin tek tek oluşturacakları ‘güvenli
ülkeler’
listesine Türkiye’yi biran önce dahil etmelerinin üzerinde
durulduğu haberleri geliyor.

Almanya,
Fransa, Belçika ve Hollanda’nın çeşitli kentlerinin bazı mahalle ve kent çeperlerindeki
varoşlarda PKK militan ve sempatizanlarının “kurtarılmış bölge”ler
oluşturduğunu biliyoruz. Nereden biliyoruz bunu? PKK’lıların zaman yaptıkları
gösteri, miting, saldırı gibi eylemlerine yerel polisin ya seyirci kaldığı ya
da “görmedim, duymadım, bilmiyorum” modunda üç maymunu
oynamasının yazılı ve görsel haberleri ile o eylemlere tanıklık edenlerin yazılı
basına yansıyan tanıklıklarından biliyoruz.

Okurlarım,
dikkat çekmeye çalıştığım perspektiften bakarak son birkaç aydır başta Alman
Başbakanı Merkel olmak üzere Avrupalı liderlerin ve AB yetkililerinin Türkiye
sevdasının(!) arka planında, ifade etmeye çalıştığım korkuların beslediği kuşku
ve paniğin yatmakta olduğunu rahatlıkla görebilirler.

13
Mart 2016 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan bu konu ile ilintili bir habere
göre, Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’deki insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek
AB Komisyonu’nun güvenli ülkeler listesine alınmasına karşı çıkıyormuş. PKK’nın
Almanya’daki en büyük hamisi Alman Yeşiller Partisi de, ‘güvenli ülke’
statüsünün, Türkiye’nin insan hakları ihlallerini görmezden gelmek anlamına
geleceği açıklamasını yapmış.  

Beter
olsunlar(!) demek hem insani değil, hem de daha çok erken.. ancak atalarımızın “etme
bulma dünyası”
tespitinin tecellisini canı gönülden temenni ettiğimi de
kaydetmek isterim. Bizim teröre kurban verdiğimiz onca canın yanında,
Avrupalının maddi bedel ödemesi çok hafif bir karşılıktan öteye herhangi bir
değer ve anlam ifade etmiyor.

Avrupa Birliği’nde Kürdistan kantonu korkusu!..

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!