İnsanlık için sadece bal üreten canlılar değil, doğanın en bilge ustalarıdır onlar. Yaratılmasalardı, ekosistemimiz büyük bir çöküşe sürüklenirdi. Modern dünya arıları yalnızca bir üretim aracı olarak görse de doğaya olan bağlılığımızı hatırlatan en kadim sanatkarlardır. Kuranı Kerimin ayetlerinde yerini alan ve kendisine vahyedildiği bildirilen, şifa kaynağı olduğu kadar sırlı yaratıklar olarak da bilinen arıların önemi yeterince anlaşılamamaktadır. Çiçeklerin döllenmesini sağlayarak tarımın sürdürülebilirliğine doğrudan katkı yapmaktadırlar. Dünya üzerindeki meyve ve sebzelerin %70’inden fazlası onların emeğiyle varlığını sürdürüyor.
Birazcık düşünecek olursak; eğer arılar olmasaydı, yalnızca baldan değil, pek çok meyve ve sebzenin varlığından da mahrum kalacaktık. Albert Einstein’a atfedilen sözde olduğu gibi, arılar yok olursa insanlığın da dört yıl içinde yok olacağı söyleniyor. Günün ilk ışıklarıyla uyanan, kanatlarını rüzgâra açan, çiçekten çiçeğe umut taşıyan canlılar. Ömürleri oldukça kısa. Duruma ve mevsime göre sadece birkaç hafta yahut birkaç ay. Ancak içinde taşıdığı dünya, zamanın kendisinden çok daha büyük…
Geleneksel arıcılık, arılarla uyum içinde yaşamanın adıyken doğanın sunduğu ölçüde bal alınır, disiplinli ve çok çalışkan olan bu canlıların sağlığı korunurdu. Günümüzde ise endüstriyel arıcılık yapılmaktadır. Verim odaklı ve üretimi artırmak için takviye amaçlı verilen yapay besinler arıları ve çıktısı olan balı da olumsuz etkilemektedir. Kovanların doğalarına aykırı şekillerde taşınması ve ticari kaygılar, arıların doğal döngüsünü bozmaktadır. Oysaki arıcılık, yalnızca bir meslek değil; doğayla kurulan bir dostluk olmalıydı. Eğer bu dostluğu ticari hırs uğruna kaybedersek, sonuçlarına katlanmaya da hazır olmalıyız…
Diğer taraftan arı görmemiş fabrikasyon üretimi ballardan tutun, glikoz ve sahte şeker ya da şuruplarla yapılan beslemelerle elde edilen balların piyasada olduğu biliniyor. Tahşişli ballar Tarım Bakanlığımızca açıklanıyor. Bu denetimler sürdürülmelidir. Halkın sağlığı kadar, arıları korumak ve bu mesleği sürdürülebilir hale getirmek oldukça önemlidir. Bunun yolu ise bilinçli yönetici, üretici ve tüketici olmaktan geçiyor.
Doğal balı desteklemek, endüstriyel üretim yerine geleneksel arıcılığı teşvik etmek, yerel üreticilere yönelmek büyük önem taşıyor. Ayrıca tarım politikalarının arılar göz önünde bulundurularak düzenlenmesi şarttır. Üniversite camiasında kayda değer gelişmelerin olması sevindirici. İlimiz ve ilçelerinde hatırı sayılır düzeyde arıcımızın olması mutluluk verici. Bu bağlamda zaman zaman Kastamonu Üniversitesi tarafından düzenlenen çalıştay, panel, analizler, konferans, ana arı ve ekipman desteği yapılması ile fuarlara katılım sağlanması takdire şayandır. Keşke Önlisans Programı olarak Arıcılık bölümü de açılabilse…
Kimyasal kullanımın kontrol altına alınması, arı dostu bitki örtülerinin yaygınlaştırılması, biyolojik çeşitliliğin korunması gerekiyor. Yine tarımsal ilaçlama noktasında çiftçilerimizin bilinçlendirmesine yönelik çalışmalar yapılması da zaruret düzeyindedir. Arıcılık, sadece bal üretmekle ilgili değildir. Doğayla kurduğumuz en eski ve en hassas dengelerden biridir. Eğer bu dengeyi koruyamazsak, tabiat bize sadece arıların değil, insanlığın da vazgeçilmez olmadığını sert bir şekilde hatırlatacaktır. Şimdi karar verme zamanı: Ya arıları yaşatacağız ya da doğanın bu uyarısını görmezden gelip kendi sonumuzu hızlandıracağız…
20 Mayıs Dünya Arı Günü vesilesiyle arıcılığa gönül vermiş tüm arı dostları ile bu üretken canlıları seven herkesin özel gününü kutluyorum.
Yorumlar kapalı.