Vakit Hıdırellez ve Mayıs. Yani çeltik ekim zamanıdır artık. Sonbaharda aktarılan tarlalar kışı geçirip ilk güneşle buluştuğunda kabarır. Şubat ayı ile birlikte de düzenlemeye başlanır göller. Tarlaya atılan ilk adımdan itibaren ayaklar, çamur toprağın ağır yükünü hisseder. Arklar tutulup keşen zamanı olan Mayıs geldiğinde asıl emekçinin köylü yani çeltik çiftçisi olduğu bir kez daha anlaşılır. Sezon boyunca sürecek bu uzun mesai sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir sınav olup çıkar karşılarına. Pirinç yemek ve çeltikten para kazanmak isteyen bilir ki, bu yolculuk büyük sabır gerektirir. Başaklar bir ödül olsun isteyen üretici, içi su ile çalkalanan çeltik tarlalarındaki zorlukları, emeği ve mücadeleyi en iyi bilendir…
Traktörüne keşeni takan köylü, toprağı yoğurmakla meşguldür. Çeltik tohumları çeşmelerin oluklarında çimlenmeye başladı bile. Baharın ilk nefesiyle canlanan dağ yamaçları, masalsı güzellikteki pirinç tarlalarımızla buluşmaya hazırlanıyor. Bu tarlalar yalnızca bereket değil, aynı zamanda hayatın ritmini taşır. Sabah serinliğinde göllerin duru güzelliği üzerindeki minik dalgalar ruha dinginlik verir. Omuzdan aşağı bağlanıp bele sarılan bezlerle suya atılan gübre ve ekilen tohum, güneş battığında dualarla yoğrulmuş kadim bir hikâyeye dönüşür. Çeltiğin hasadı olan pirinç, yalnızca yemek için pişirilen bir malzeme değil; sabrın, emeğin ve umudun simgesidir Tosya’da.
Bu günlerde toprakla buluşmakta olan çeltik, insan emeğiyle şekillenen, zorluklarla büyüyen ve çile ile yoğrulan bir işçiliğin öyküsüdür. Sazovası’nın yani Devrez vadisinin çiftçileridir çeltikciliğin baş kahramanları. Toprak yorar, maliyetler yoksullaştırır. Soğuk su zorlaştırır. Bütün zorluklarına rağmen, nesiller boyu süren içi su dolu bu göllerde dizlerine kadar ıslanarak pes etmeden hayat kazanmıştır ova insanı. Adeta her yıl bir sınav verir köylü. Zira çeltik çiftçiliği yapmak, toprakla barış içinde olmak, sabır ve azim gerektiren bir iştir. İlk günden zahmetle başlayıp tarlada başağını olgunlaştırana kadar insanın ruhuna işleyen bir mücadeledir de aynı zamanda. Çeltik ekmek, büyütmek ve hasat yapmak demek öyle kolay bir yolculuk değildir. Çünkü sezon her zaman kolay bir vaat de bulunmaz. Her adımında bir çile vardır. Hıdırellez de keşenle başlayan ve tohumla devam eden serüven bin bir emekle yazın kavurucu sıcakları altında büyür. Yaz sonuna doğru sararıp olgunlaşmaya başlar. Fabrikada pirince dönüşüp pazara ulaştığında ancak taçlanmış olur…
Evet, insan emeğiyle doğrudan bağlantılı olan bu hayat mücadelesi, aynı zamanda bir içsel yolculuk da içerir. Buradaki her insan, toprağın diliyle konuşmayı bilir. O güçlü bedenler toprağın yorgun ama vazgeçilmez çilesine alışmıştır. Nazlı bir çileyle yoğrulmuş, sabrın simgesi haline gelmiş hareketleri, yaşamın ta kendisi gibidir. Onlar için bu yoğun ve yorucu uğraş adeta bir yaşam biçimi halini almıştır. Hiç kuşku yok ki bu yaşamın en belirgin simgesi de tarlasında büyüyen o nazlı ve çileli çeltik bitkisidir. Tosya ovalarında toprakla yoğrulmuş bir ruhun simgesi gibidir. Bu bitki ile özdeşleşen üretici ise yalnızca toprağın yansıması ile değil, insanın içindeki direnç, sabır ve sonsuz çabanın da bir aynası haline dönüşür. Zira o Tosya çiftçisi için sadece bir ürün değil, bir hayat dersi niteliğindedir…
Hıdrellez ile başlayan ve dua ederek besmele ile atılan çeltik tohumlarının harmanda hasada ermesini dua ve niyaz ediyorum. Rızka kefil olan Yüce Yaratıcımıza sığınırken vesileye sarılma zamanının başlangıcı olan çeltik sezonunun üreticilerimize hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.
Yorumlar kapalı.