“Felsefe Modası” -II-

Burada muhafazakârların felsefeye bakışı üzerinde durmak istiyorum. Felsefeyi dini, imanı doğru anlamak ve teceddüd için şart olduğunu sanan bu arkadaşlar ilk Müslüman feylesofların felsefeye bakışlarını da pek kavramış değiller. Feylesofların felsefeye bakışları, başka ilimlere bakışları gibi “hikmet” üzerineydi. Zira RasûlullahEfendimiz’in bu husustaki fermanı açık: “Hikmet müminin yitiğidir. Nerede bulursa onu almaya en çok hakkı olan odur.” Dolayısıyla bir mümin bakışını ve arayışını sadece kendi toplumu, coğrafyası, birikimiyle sınırlayamaz. Hak, hakîkat ve güzellik nerede olursa olsun ona açıktır. El-Kindî, İbniSinâ, Fârâbî gibi ilk dönem “hakîm”ler eski Yunan’ın söylediklerine kulak verdiler, çünkü bunu hikmeti elde etmenin, Allah’ın sünnetini anlamanın bir gereği olarak görüyorlardı. Kimi bu yolda isabet kaydetti, kimi ise kaydetmedi.

Bizim felsefe modacıları ise onlardan çok farklı. Neden mi? Birkaç farkı sıralayalım… Birincisi, ilk dönem feylesofları kendilerini rahatça “Allah’ın kulu” olarak niteliyorlardı. Bundan hicap duymuyor, başka yaftalar aramıyorlardı. Kendilikleri doğaldı. Bugünkülerin aksine birilerine benzeme gibi bir kompleksleri yoktu. Kendileriyle çelişki içinde değildiler. İkincisi, onlar “âlim” idiler, bugünküler ise güya “aydın.” Ama bir şeyi unutuyoruz. Âlim olmak, sadece bir şeyi bilmek değildir. Peygamber Efendimiz’in (sav) vârisi olmak demektir. Demek ki ahlâk olmadan âlim olunmaz. Feylesoflar, hakîmler bu rütbeye sahiptiler. Yani öğrendiklerini usûlüyle öğrenmişlerdi, şer’î ilimlere hâkim idiler. Felsefe onlar için bir nevi kadayıf üstü kaymak gibi bir şeydi. Bugünkü felsefe modacıları arasında ise bırakın âlim olmayı, temel akâid bilgisine sahip olanı bile az. Üçüncüsü, onlar adı üzerinde “hakîm” idiler, yani hikmet sahibi, hikmet tâliplisi. İmanlarıyla ve ilimleriyle dünyaya açılmışlardı. Hikmetin ne olduğunu günlük hayatlarından biliyorlardı, onun dedikodusunu yapmıyorlardı. Bugünkü felsefe modacılarının ise hikmet diye bir derdi yok.

Halbuki felsefe modacıları “felsefe” kelimesinin alındığı eski Yunanca “philosophia” kelimesinin “hikmet sevgisi” anlamına geldiğini söyleyerek felsefeyle haşır-neşir olmanın kendilerine bilgelik kazandıracağını, bir nevi insan-ı kâmil olacaklarını sanırlar. “Philosopohia” kavramını “hikmet sevgisi” olarak ilk tercüme eden el-Kindî’dir. Buradaki “sophia” kelimesi “sophis” kelimesinden gelir ki “bilen, aklı başında, bilge” anlamındadır. Bu kelimenin başka anlamları da vardır: “hüner, kâbiliyet, sağlam hüküm, ehliyet.” Yine “kurnazlık, intikal kâbiliyeti” anlamına da gelir. “Sophos” ise “bilge, kendini bilen” demektir. Hem şahıs, hem kavram ismidir. Ayasofya Camii’nin adı da buradan gelir ki “İlahî Bilgelik” demektir. Hikmetin bir yaşı bile vardır. Bizim “yirmi yaş dişi” veya “akıl dişi” dediğimize İngilizce’de “wisdomtooth” yani “basiret dişi” denir. Bu tâbir Hipokrat’ın türettiği eski Yunanca “sophronisteres” kelimesinden gelir ki “basiretli, kendini bilen” mânâsındadır… (devam edecek)

“Felsefe Modası” -II-

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izledeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izle