Kerim kitabımız Kur’an-ı Hakîm’de Rabbimiz
bizlere hitaben (وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ)(
Onlarla(kadınlarınızla) güzel geçinin.” ([1]) )
emrini ferman buyurmaktadır. Emrini başımıza taç ettiğimiz Rabbimiz hikmetsiz
söz söylemez.  O takdirde neden böyle bir
ihtarda bulunsun ki?

İşte bu gün bizler, bu hikmeti aramak
için ve de kendi hesabımıza dersler çıkarmak için gayret edeceğiz. Gayret bizlerden
muvaffakiyetler Rabbimiz’dendir. Rabbimiz bizleri emanet bilinci ile hareket
eden ve bir insanın diğer insana ırzı, malı namusu, onuru ve haysiyetinin
emanet olduğu şuuru içinde bir ömrü nasip eylesin.(âmin)

 Her söz bir şeyi ifade için irad buyuruluktadır.
Bu ve benzeri ayetlerde de sebebi nüzulü ve Hz. Peygamber efendimizin
sözlerinde ki iradın hikmeti ancak selim bir fıtrat ve uyanık bir kalple
anlaşılabilmektedir. Ön kabulle şunu ifade edelim ki kadın hakları konusunda da
birtakım ihlaller, ihmaller, kusurlar, zulümler vuku bulduğu her aklı selimin
kabul edeceği bir hakikattir. Rabbimiz bizleri Kitab-ı Kerimiyle uyarmakta ve
önceden ikaz etmektedir. Başlıkta iki kelime ile özetlenen konunun birinci
basamağında kadın, ikinci basamağında hukuk vardır. Kadını insan ve müslüman
temelinde değerlendirmek mecburiyetindeysek ki öyledir. Geriye hukuk kalır. O
zaman hukuk nedir?

 Milleti ayakta tutan; huzur ve mutluluğu
sağlayan en temel değer islamın ortaya koyduğu hukuki zemindir. Bu çerçevede
toplumu oluşturan unsurlardan biri olan, “kadın ve hak”ları, en çok üzerinde
tartışılan konu olagelmiştir. Bugün erkeklerin haklarından bahsedilmiyor olması
onların haklarının yenmediği, hukuklarının çiğnenmediği anlamına gelmemektedir.
İnsanlık binlerce yıldır kadının konumunu ve haklarını tartışıyorsa -ki
öyledir- buradan kadın hakkının gasp edildiği olgusu da bir gerçek olarak
önümüz durmaktadır. Haklarını alamayan veya verildiği halde kullanamayan ve
kullandırılmayan kadınlar varsa bunun adı zulümden başka bir şey değildir.
Allah ise zulmedenleri asla sevmeyeceğini ve hidayete de erdirmeyeceğini Kitabullah’da
defalarca ikaz etmektedir. Burada demek istediğimiz şudur. Hakkı gasp edilen
eğer erkek ise ya da çocuk ise durum değişmeyecektir. Her mümin zulme rıza
göstermeyecektir. Çünkü zulme rıza zulümdür. Hakkın gaspının zulüm olduğu
bilinci daima yüksek tutulmalıdır. Ne var ki tarihten buyana haksızlığa
uğrayan, cinselliği ile sömürülen, şehvete ve şöhrete kurban edilen genelde
kadınlar olduğundan haksızlık ve zulüm de o cihetten gelmektedir.

İnsanlık halen daha bu meseleyi tartışadursun,
1400 seneden beri İslam tevarüsü kâmil manada kadınların haklarını kitap ve
sünnette güvence altına almıştır. Evvela, Hz. Peygamberimiz ve onun güzide
ashabı, daha sonra ise onların yolundan giden âlimler, arifler, gönül dostları
yani “Hak” dostları, “Dini Allah’a has kılan” samimi Müslümanlar, kadın hakları
konusunda muhteşem bir uygulama ve insanlığa miras bırakmışlardır.

 Nitekim asrısaadetten şu misal bile konumuza
örneklik sadedinde kâfi gelir diye ümit ediyorum. Hz. Ömer’in hilâfeti
zamanında bir adam, davranışlarını beğenmediği karısını şikâyet etmek üzere
halifenin evine gelir. Kapının önüne oturur ve Hz. Ömer’in çıkmasını bekler.
Derken içeriden bir gürültü kopar. Hz. Ömer’in hanımı koca halifeye bağırıp
çağırmaktadır. Hz. Ömer ağzını açıp da karısına tek kelime söylememektedir. Bu
hâli gören ya da duyan müşteki, zavallı boynunu bükerek şöyle bir düşünceye
dalar: “Bütün şiddetine ve sertliğine
rağmen, üstelik mü’minlerin emiri iken Ömer’in hâli böyle olursa, benim derdime
nasıl çâre bulabilir. Baksanıza kendisinden medet ummak üzere kapısına geldiğim
halifenin hali benim halimden daha kötüdür.”
diye düşünür ve kalkıp
giderken Hz. Ömer dışarı çıkar. Adamın arkasından:

·          
Hayrola,
derdin neydi? Diye seslenir. Adam da der ki: Ey müminlerin emiri! Karımın kötü
huylarını ve bana olan saygısızlığını şikâyet etmek üzere gelmiştim. Senin hanımın
da sana karşı olmadık sözler söylediğini duyunca vazgeçip geri döndüm ve kendi
kendime: Mü’minlerin emiri karısıyla böyle olunca, benim derdime nasıl devâ
bulacak? dedim.

 

O zaman Hz. Ömer adama şunları
söyledi:

·          
Kardeşim,
kadınımın benim üzerimdeki hakları sebebiyle ona katlanmaya çalışıyorum. Zira o
benim hem aşçım, hem fırıncım, hem çamaşırcım, hem de çocuklarımın sütannesidir.
Hâlbuki o bütün bunları yapmak zorunda değildir. Üstelik gönlümün harama
meyletmesine engel olan da odur. Bu sebeple onun yaptıklarına katlanıyorum. Bu
sözleri duyan adam:

·          
Ey
mü’minlerin emiri! Benim karım da aynen öyle, dedi.

 

Bunun üzerine Hz. Ömer adamı:

·          
Haydi,
kardeşim, karına katlanmaya bak! Hayat dediğin göz açıp kapayana kadar geçiyor!
diye teselli etti ([2])

Hz. Kuran
muhataplarına şöyle konuyu duyurur:
Kadınlarla iyi geçinin.”,(2)
Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. (
[3]) Erkeklerin kadınlar üzerindeki
hakları olduğu gibi; kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır.
([4])

Kadınların hakları ve onlara iyi
davranılması konusunda bizleri uyaran Kelam-ı Kadim, Kadınlara iyi muamele
edilmesinin gerekliliği, daha sonra ise birbirimize elbise olmamız gerektiğinden
hareketle ayıp ve kusurlarımızı kapatmamız gerektiğini, akabinden belirli
haklarımız ve sorumluluklarımız olduğu bilincini bizlere ferman buyurmaktadır.

 Bu konuda sevgili peygamberimizden de önemli
uyarılar gelmiştir. Bu uyarıları şöyle zikredebiliriz
: “Allahım! İki zayıf kimsenin, yetimle kadının hakkını
yemekten herkesi şiddetle sakındırıyorum
.”([5]) “Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu
beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.
”([6])

Üzülerek
ifade edelim ki medyada çıkan; yüzlerce kadına, şiddet gasp yaralama işkence,
dayak hatta vahşice işlenen kadın cinayetleri ile ilgili haberler, içimizi kanatmakta,
gönlümüzü daraltmaktadır. Amma bunların hepsi vukuundan sonra konuşulanlardır.
Ya sebepler? Onlar ne zaman konuşulacaktır? İslam’ın bakışı ve islamın
değerlendirmesi ne zaman merak edilecektir? İslam denilince neden birileri hep
karalamak ve tartışmak üzerinden konuyu gündemlerine taşırlar? Anlaşılması zor
sorular.

Müslümanlar, Kur’anın hakikatlerini,
Kur’anın öğretmeni olan Hz. Resul’ün sünneti seniyyesini, kur’anın talebeleri
mesabesindeki selefimizin 1400 yıllık tevarüsünü gündemlerine almazlar ve
dertlerine çare olması için talim etmezler de; bunun yerine marazı çok,
tefessüh etmiş bir kaynaktan çözüm arama cihetine giderlerse işte o takdirde
tuzlu su içen adamın hali gibi hiçbir zaman bu kısır döngüden kurtulamayacaklardır.
Şimdi bir kez daha Kur’an-ı Hakîm’e kulak verelim:
Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler
yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun (varlığının)
delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.
”([7])

                                                                           Basri
BEKTAŞ

                                                                                               Tosya Müftüsü



[1] Al-i İmran 19

[2]  Riyazüssalihin şerhi 2. cilt 281 nolu hadis
açıklaması

[3] Bakara -187. Ayet-i Kerime
Meali

[4] Nisa Ayet 34. Ayet-i
Kerime Meali

[5] İbn-i Mâce, Edeb, 6; Nesâî,
es-Sünenü’l-kübrâ

[6] Müslim, Radâ` 61

[7] Rum süresi 21. Ayeti
Kerime Meali

KADIN HAKLARI

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izledeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izle