Uyanık siyasetçileri tanırsınız. Kiminin bir yığın çocuğu vardır. Hepsi devlet kapısında iş sahibidir. Kiminin üç, kiminin dört, kiminin beş, kiminin altı. Damatlar da baş köşededirler tabi. Boşta kalan yoktur. Devlet kapısında iş bulunamazsa özel sektörde hatırlıların hatırına binaen mutlaka işe alınırlar. Bu işe alınma meselesinde de tabiî ki işveren gözetilir, kollanır. Türlü yollardan devlet desteği sağlanır. Kârlı ihaleler, kaymaklı işler bu işverenindir artık. Çünkü hatır sayılmıştır, hatırı da sayılacaktır elbet. Kimin hatırı sayılmıştır dolayısıyla; bu düzenbaz, uyanık geçinen politikacının tabii.

              Ama ailesinden siyasete atılmamış, atılmışsa bile uyanık siyasetçi olmamış, hakkaniyetin gerçekleşmesini istemişlerin çocukları, çevreleri genellikle evsiz barksız, işsiz, güçsüz dolaşıp, durmaktadırlar. Çileyi bu dürüst siyasetçiler çekmiş, gece gündüz çalışmış, tabiri caiz ise “o amin demiş, yağmur kara bayıra yağmıştır”, “sütün kaymağını uyanıklar yemiş, ona bırakın yavan sütü, suyu bile kalmamış” tır. “Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, tavşan yamaca ağmıştır” Ta ki seçimler olana kadar hatırlanmazlar bile. Parti toplantılarına çağırılmazlar, delege yazılmazlar. Hele hele adayların “yemekli toplantılarında” akıllara bile gelmezler. Yerler, içerler, semirirler, sömürürler. Doymak da bilmezler ha. Çünkü kanaatsizdirler. Ne demiş Tevfik Fikret “Yiyin efendiler yiyin, Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin.” Birileri doysun ki birileri aç kalsın, birileri ezsin ki birileri ezilsin, birileri yönetsin ki, birileri yönetilsin, birileri bilsin ki bilmeyenler birilerine efendi olsun. Ammma bir de bu toprağın altı var, hesap var, kitap var, mizan var.

            Uyanık politikacılar başkalarının haklarına tecavüz edenlerdir. Hakkıyla kazanacak olanın ekmeğini gasp edenlerdir. Bu insanlar alacağını alıp, satacağını sattıktan sonra siyasetten el etek çekip dine yönelmeye başlarlar. Oruç, namaz, niyaz derken Kâbe’yi de tavaf ederler. Hacı olurlar, hatta sakal uzatırlar, bazen da tersini yapıp, bıyığını bile keserler. Ellerinden tespih, dillerinden “bismillah” düşmez.  Diyorum ki hakkı yenilmiş olanların hakkı ahrette sorulursa ki sorulacaktır, “boynuzsuz koyun boynuzlu koyundan hakkını mutlaka alacaktır”, o zaman hal nice olur.

            Yazımızı bir halk ozanımızın şu veciz şiiriyle bitirelim. “Karac’oğlan der ki her sözüm haktır,Yiğit olmayanın yalanı çoktur. Cehennem yerinde hiç ateş yoktur, Herkes ateşini burdan götürür.” Dostça kalın.

SİYASETÇİLER ! -2-

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!