İnsan, hayatı boyunca sayısız nimetlere muhatap olur. Gördüğü güzellikler, işittiği hakikatler, yüreğine düşen sevgiler ve önüne serilen imkânlarla buluşur. Tüm bunlar, şükrün ve vefanın vesilesi olması gereken nimetlerdir. Ancak insan, çoğunlukla gaflete düşer. Elindekini yeterli görmez, kendisine sunulanı küçümser ve nankörlüğün girdabına kapılır.
Evet nankörlük, sadece bireysel hata değil aynı zamanda ahlaki bir zaafiyet olarak da karşımıza çıkar. Toplumsal yönüyle de ele alınması gereken ciddi bir sorundur. Zira sosyal düzenin çöküşüne zemin hazırlar. Neden mi?
Çünkü şükür, nimetin artmasına, nankörlük ise bereketin kaybolmasına yol açar. Nitekim dinimizde de manevi hastalıklardan birisi olarak tanımlanır. Kur’an-ı Kerim’de bu konu ele alınmış hem dünya nimetlerine karşı duyarsızlık hem de Allah’ın verdiği lütufları inkâr olarak değerlendirilmiştir. Ayet-i Kerimede şöyle buyrulur: “Şayet şükrederseniz elbette size olan nimetlerimi artırırım. Yok eğer nankörlük ederseniz, şunu bilin ki azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim, 14/7)
Anlaşılacağı üzere nankörlük, sadece bir duygu sapması değildir. Aynı zamanda sonuç doğuran fiili bir eylem de söz konusudur. Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem de nankörlüğün insanı helake sürükleyen davranışlardan olduğunu dile getirmiştir. Ayrıca “İyilik yapan kişinin, yaptığının karşılığın alması için teşekkür edilmesi, onun bir hakkıdır.”(Tirmizi, Birr, 88) buyurarak teşekkürün önemini etkili bir şekilde vurgulamaktadır.
Görüleceği üzere bu marazi yapı, ahlaki yozlaşmaya sebep olmaktadır. Toplumsal açıdan da iletişimi, güveni, paylaşımı ve empatiyi köreltmektedir. Dayanışmayı söndürmekte, kıskançlıkları artırmakta ve kanaati yok etmektedir. Bunun tabii sonucu olarak da sosyal yapı çöküş göstergeleri ile sinyal vermektedir…
Nankörlüğün olumsuz etkilerini birden çok sahada görmemiz mümkündür. Öncelikle bu etkiyi bireyin kendisinde görürüz. Ferdiyetçiliğin ve çıkarcılığın kıskacındaki insan, mananın üstün değerleriyle buluşamadığında menfaatperest olur. Hem kendini hem de çevresini ziyana uğratır. Modern toplum yaklaşımının ve bireyselleşmenin getirdiği sekülerleşme, bencillik ve vefasızlık doğurmuştur. Aile bağları zayıfladıkça, toplumsal dayanışma ve merhamet de azalmıştır. Ancak işin en üzüntülü tarafı ise bu durumun sorun olarak görülmeyip normalleşmesidir.
Nimetin kadrini bilen, teşekkür eden, kulluğun idrakine eren, kendisinin şahsında ailesini ve yaşadığı toplumu mutlu etme çabasına giren, mükellef kimselerden olabilmeyi diliyorum.
Yorumlar kapalı.