İnsanı insan yapan değerler vardır. Onlar olmaksızın insan diye bir varlıktan söz edemeyiz yahut sözünü ettiğimiz şey insan olmaz, başka bir varlık kategorisi olur. Bunlar insanın zâti yani sadece kendisine has özellikleridir. Kimliğini belirler, olmazsa olmazlarıdır. Yokluğu düşünülemeyecek ya da yokluğuna dayanılamayacak olan özellikler.

İnsan hüzün sahibidir. İnsanın hüznü, varoluşunda saklıdır. Afakî bir sebep olmasa dahi insan hüzünlenebilir. Hüzün Rabbin insanda onu kemale sevk eden bir tecellisidir. İç dünyası ile uyuşmayan dış dünya, insanı mahzun eder. İnsan hüznü bazen gidermeyi becerebilir, bazen de beceremez. Ama hüzün daima oradadır ve insanı kemale eriştirene dek hiçbir yere gitmeyecektir. Bu dünyada hüznün bir işi vardır. İnsanda hüznün bir görevi vardır. Hüznün görevi insanı tamamlamaktır, kemale sevk etmektir.

Modern hayat, insanı hüzünden uzak tutmak için kurgulanmıştır. Ona hüzünlenmesin diye ilaçlar yutturur. Bu hayat biçiminde hüzün sahipleri dışlanır, iç karartıcı bulunur. Hüzün veriyor diye mezarlıklar bile şehirden kovulur. Ölümü anmak yasaklanır, ağlamak ayıplanır. Oysa ki, insan hüznü uzaklaştırdıkça, kemalden de uzaklaşır.

İnsan, meselesi olan bir varlıktır. Bir meselesi olan, bir problemi bulunan, dert sahibi. Ona, varoluşa dair sahici dertler vermezseniz, o mutlaka dert edinecek başka bir şeyler bulur. Yapısı, felsefî ve metafizik düşünceye, soru sormaya, düğüm çözmeye elverişlidir. Siz onun yapısal düğümlerini gözden uzaklaştırırsanız, o da kendisine plastik düğümler bulur. Dert sahibi olmak insanın içindedir.

Modern hayat, insanın meselesi olmaksızın var olamayacağını bilir. O zaman, ona bir dünya mesele verir. İnsan, hayatın, ölümün, varlığın meseleleriyle uğraşmaktansa, dünya meseleleriyle uğraşır,  maişet derdine düşer, küçük işlerin adamı olur. Detaylarla uğraşmaktan, ana deseni göremez hale gelir. Zaten amaç da budur.

İnsan vicdan sahibidir. Onun adalet ve hakkaniyet duygusu olmaksızın yaşamayı sürdürmesi mümkün değildir. Vicdanı bunu ona imkansız kılar. O mutlaka adaletin tecellisini görmek ister, hak yerini bulsun bekler. Bunun için gerekirse canını bile feda eder. Zira bilir ki, adalet için canını feda etmeyenler, aslında ruhlarını feda etmişlerdir. Bedel, ruhunu vermekse, can vermek ucuz gelir.

Oysa dünya hayatı vicdanları uyutmak, susturmak, eğlendirip oyalamak, gerekirse korkutup bastırmak üzere kuruludur. Modern dünya, adalet tesis eden değil, hesap yapan insan ister.

İnsan merhamet ve muhabbet sahibidir. O, başta hemcinsleri olmak üzere, evrende ne varsa sever. Kim aciz duruma düşse, merhamet eder. Kim fakra düçar olsa, diğergâmlık göstermek ister. Öyle rahat eder, öyle huzura erer.

Oysa modern hayat ona enayi der, fırsatları değerlendiremeyen, ezik, başarısız insan damgası vurur. Üstüne üstlük hemen “adam olmaz” damgasını yapıştırıverir aniden.

Modern hayat düşünen insanı sevmez… İnsan düşünen varlıktır. Düşünmeden edemez. Kendine dair, hayata dair, evrene dair, yaratılışa dair, sebeplere dair, gayba dair düşünür insan. Yaratıcıyı düşünür bir de… Modern hayat ona düşünmemeyi öğretir. Biteviye gaflet enjekte eder. Oyuncaklar bulur, işler icad eder, zorunluluklar kılar, köleleştirir. Beş dakika bile kendi kendisiyle kalmasına izin vermez, düşüncelere dalmasına müsaade etmez. Modern hayat düşünen insanı sevmez… Bizler ve sizler inadına düşünmeye devam etmeliyiz.

Modern hayatın insanın kişisel özelliklerine bu derece karşı olması, karşı olmakla kalmayıp düşmanca tavır takınması, savaş açması, onun varoluşuna savaş açması değil midir? Modern hayat insana düşman değil midir? Hepsinden öte onu zâtı itibariyle değersiz ve iki yokluk arasında debelenen bir varlık addetmez mi?

Modern hayat insanı;bir yeme, çiftleşme, kavga etme, uyuma ve ölme dairesini, ona hayat olarak layık görür. Zâtında alabildiğine hissettirdiği değersizlik duygusunu, ona oyuncaklar satarak ve “ancak onlarla değer kazanabilirsin” diye durmadan kulağına fısıldayarak istismar eder. Üzerinden geçinir, atlar yatlar, villalarda yaşar kendileri. Hem öyle bir geçiniyor ki durmadan insana tüketmesi gerektiğini fısıldıyor, komşusu ne almış, ne satmış, ev eşyalarının nesini yenilemiş, kendisini de alması lazımmış gibi şeytanca fısıltılarla hayatını alt üst ediyor.

Modern hayat, insanı zerre kadar umursamaz. Hatta tek amacı insanı tahrip etmek, tefessüh ettirmektir. İnsanın değer bulmasını istemez, beka bulmasından ölesiye korkar. Ona kokuşmuş çamur diye bakar. Zülüm ve cehaleti lâyık görür, aşağılar. Allah’tan uzaklaştırır, kendine taptırır. Bu size kimi hatırlatıyor? Tanıdık birini değil mi? Allah’ın bize Kuranı Keriminde etraflıca tarif ettiği birini: Şeytanı.

Tanıdıktır modern hayat aslında. Çünkü modern hayat şeytanın ta kendisidir… Kimin krallığında yaşadığımıza, kime biat ettiğimize dikkat edin, dikkat etmek zorundayız zaten! Modern hayat, şeytan krallığının seçkin bir örneğidir.

ALAFRANGA HAYAT

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - sahabet girişdeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - sahabet giriş