Ayağa kalkmak istemiyorum.. Çünkü…

“Ayağa kalkmak istemiyorum… Çünkü karşımda Atatürk yok…” Geçen haftaya damgasını vuran, protest bir duruşun, bir isyanın çığlığı olarak Eskişehir’deki Osman Gazi Üniversitesi’nin amfisinde yankılandı bu cümle. Uzun uzun alkışlarla bir sessiz çoğunluğun sesi olduğunu, Ana muhalefet liderinin karşısında demokratik bir hak arayışının; din, vicdan ve insan hak ve özgürlüğünün güçlü sesi olarak yankılandı salonda.

 

Eskişehir’deki Osman Gazi Üniversitesi’nde Abbas Güçlü’nün Genç Bakış programına konuk olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu katıldı ve program canlı yayınlandı. Salonda yüzlerce öğrenci, ekranları başında ise Türkiye sathına yayılmış binlerce seyirci/aile var.

 

Gençler arasında bulunan türbanlı bir kız, söz alıyor, kendisine ulaşan mikrofondan duyulan ilk cümlesi, “Ayağa kalkmak istemiyorum… Çünkü karşımda Atatürk yok…” diye başlıyor. Salondan bir alkış tufanı kopuyor ve dakikalarca devam ediyor. Alkışlar bir karşı protesto değil; destek alkışları. Ana muhalefet liderinin aylardır “çözeceğim” diye gevelediği Üniversitelerdeki başörtüsü sorununu nasıl çözeceğini, somutlaştırmasını, somutlaştırabilirse kendisinin de CHP’ye oy vereceğini dile getiriyor.

 

Kılıçdaroğlu’nun hiç beklemediği bu nazik protesto karşısındaki şaşkınlığına bir de aylardır büyük umutlarla parlatılmış imajına atılan bu sıradanlaştırma çentiği karşısındaki şaşkınlığı geçtikten sonra verdiği cevap, cevapsızlığın resmi olmaktan öteye geçemedi. Yine bildik nakaratlar, yine bildik siyasi yuvarlak cümleler ve artık cılkı çıkmış “siz oy verin, o zaman nasıl çözdüğümü görürsününüz” diye özetlenebilecek geleceğe dönük pazarlıkçı bir söylem.. neresinden bakarsanız bakın, Kılıçdaroğlu’nun söylemi ile eski CHP eylemi(çözüm getiren Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesinde iptal ettiren kendi grubunun tutumu) arasındaki tek fark; biri gerçekleşmiş tescilli bir olgu iken, diğeri, açık ve ciddi bir anlam yüklemesi olmadan içeriği bilinmeyen siyasi vaatten öteye çok fazla değer atfedilemeyecek siyasi bir slogan.

 

Hele bir de Türbanlı genç kızın sergilediği protest duruşun onca aldığı alkıştan sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Türban meselesini çözeceğim… Ama bizim de önceliklerimiz var… 47 tane gazeteci hapiste… Bunlar önemli değil mi?..” diye alakasız bir konuya sapması, sorunun cevaplanmayacağı hissinin ötesinde, bir liderin konuya hakim olma dirayetinden yoksunluğunun resmi gibiydi. Sanki bir tiyatro sahnesinde kendisine sufle edilen repliklerin dışına çıkamayan acemi aktörler gibi geldi bana.  Bu manzara gerçekten Ana muhalefet liderinin sapla samanı karıştıracak kadar olaylara bigane olduğunun da bir başka kanıtı, yıllardır toplumda yaşanan bir gerilimin açık açık tarafı olmuş bir parti liderinden çok, inanmadığı bir olguyu savunma pozisyonundaki zihinsel bulanıklığın dışa vurumundan öteye geçemedi.. ve sonuç itibariyle de salonu dolduran geçleri tatmin etmedi.

 

Gençliğin hukuksuz yasak diye inandığı, politikacıların çözüm bekleyen sorun olarak nitelediği başörtüsü için, Kılıçdaroğlu’nun “biz çözeriz” sloganı ile başörtülü kızlarımızın yaşadıkları sorunu mu başörtülerini çözmeyi mi kastettikleri konusuna yine bir açıklık getirmedi. CHP Milletvekili Nur Serter’in geçmişte İstanbul Üniversitesinde yıllarca ‘ikna odaları’nda genç kızlarımızın başörtülerini açmayı “çözüm” olarak uygulama kalktığını hatırlayınca “biz çözeriz” söyleminin saklı tutulan içeriği karşısında, bu söyleme inanmak için insanın aklından zorunun olması gerekir.

 

Bizim onlardan beklediğimiz, siyasetçilerin, yargı mensuplarının ve yükseköğretim kurumu yöneticilerinin okumak isteyen başörtülü kızların “niyetlerini okumak” değil, onların “okuma niyetlerini korumak” olması gerektiğine inandıklarında mesele çözüme kavuşmuş olacaktır. Aslında çözüm için formül çok açık; çözüm, başı örten örtünün çözülmesinde değil, akıl ve vicdanlara atılmış düğümlerin çözülmesinde.

 

Memur-Sen Genel Başkanı Amet Gündoğdu’nun gazetemizde de yer alan konuya ilişkin geniş açıklamasının özetinde dediği gibi, “Sorun başörtüsü değil, ideolojik saplantılarla dokunmuş ‘akıl örtüsü’ sorunudur” değerlendirmesi paralelinde akılları örten ideolojik şalı çeker alırsanız, gerçek bütün çıplaklığı ve doğallığı ile karşınıza çıkacaktır. Çözüm arayanlara önerimiz bu.

Ayağa kalkmak istemiyorum.. Çünkü…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!