Büyük Buluşma 2…
Geçen yazımızdaki konumuza bir başka açıdan devam edeceğiz ancak önce bir konuya açıklık getirmek istiyoruz. Şu ana kadar birkaç olumlu geri dönüş dışında yazılarımızla ilgili olumsuz bir tepki almadık çok şükür. İhtisas alanımız İlahiyat ve Tefsir olunca haliyle yazılarımızın da bu minval üzere olması bizce gayet makul. Hani birileri çıkıp da demesin niye hep dinle diyanetle ilgili yazıyorsun diye, model ve ölçümüzü tekrardan belirtmeye bu yüzden ihtiyaç duyduk. Biz çiçek-böcek, aşk-meşk, hava-su yazacak değiliz elbette. Bizler derdi olan, derdiyle dertlenen ve bu derdinin peşinde koşan insanlarız. Bildiklerimizi, gördüklerimizi, doğrularımızı ve yanlışlarımızı Allah’ın bak dediği yerden bakıp görerek bir şeyler yapmaya çalıştığımızdandır bu şekilde yazmalarımız. Bu böyle biline…
Buluşma dedik, kongre dedik, birlik ve beraberlik dedik, nihayetinde de “ıydü-adha”ya, yani Kurban Bayramı’na da kavuşma günleri yaklaştı inşallah. Adha Arapçada kurban manasına kullanılır, yani “kurbanların Allah’a sunulduğu gün” demektir ıydül-adha. Her ne kadar bazı kesimler Ramazan Bayramı’nın adını şeker bayramı yapsalar da Kurban Bayramı’nı et bayramı olarak lanse etmiyorlar henüz. Henüz diyoruz çünkü kendilerinden her türlü melanetin beklenebileceği bir azgın azınlık pusuda bekliyor; nasıl dejenere edebiliriz? nasıl dinden soğutabiliriz? Nasıl din düşmanı bir nesil yetiştirebilirizin derdinde ve çabasında olan bir azgın azınlık.
Bayram yaklaştıkça herkesi bir telaş sarar, kurbanlıktı, bayramlıktı, temizlikti falan derken bir bakmışsınız Bayram bitmiş, herşey eski haline dönüvermiş olur. Hayat da öyle değil midir? Göz açıp kapayıncaya kadar geçen koca ömürler önümüzdeyken üç günlük bayram mı geçmeyecek? Geçecek tabi ama bizler neyi Kurban ettiğimizin dahi farkında olmadan geçecek.
Sahi bizim Kurban’ımız ne? İbrahim babamızın Kurban’ı oğlu İsmail’di. Allah Azze ve Celle’ye vermiş olduğu sözü ve bu sözü yerine getirme gayretini anlatan Saffat Suresi’nin 100-109. Ayetleri bize bu konuda net bir açıklama getirebilir. “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.” Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!” “Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.” Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.” Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. İbrahim’e selam olsun.”
Anlaşılmayan, yanlış anlaşılmaya mahal verecek olan bir şey var mı? Yok. Küçükken bize anlatırlardı; Hz. İbrahim’e gönderilen o koç olmasaydı, erkek çocukları kesilecekti kurban bayramlarında derlerdi büyüklerimiz. Bizler de, “ulan iyi ki koç gelmiş, yoksa gitmiştik” diye düşünür dururduk. Ama mantığını anlayınca gerçekten kurban bizmişiz…
Rabb’ine yaptığı bir dua neticesinde dünyaya gelen oğul, İbrahim için şüphesiz çok kıymetliydi. Kimin için kıymetli olmaz ki evlat? İşte bu yüzden “Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükafat vardır.” (Tegabun:15) buyurulmuş, daha nice ayette evlatlarımızın bizler için birer imtihan vesilesi olduğu bizlere bildirilmiştir. İşte İbrahim, en kıymetlisini, kendisi için en değerli olanı Rabb’ine verdiği söz neticesinde kurban etmeye o kadar yaklaşmıştı ki, Allah onun samimiyetinden dolayı kurban edeceği bir kurbanlık gönderdi.
Bizler neyimizi Kurban edip, Allah’a yakınlaşacağız? En kıymetlilerimiz neler ve onlardan vazgeçmemek uğruna neleri feda edebileceğiz? “(Fakat unutmayın ki,) onların ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları; lakin O’na ulaşan, yalnızca sizin O’na karşı gösterdiğiniz bilinç ve duyarlıktır. İşte bu amaçla, onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, size ulaşma yolunu, yordamını gösterdiği (her türlü rahmet) için O’nun yüceliğini saygıyla anasınız. Öyleyse, o iyilik yapanları müjdele” (Hacc:37) ayetini tekrar düşünebilmek ve Allah’a sunduğumuz şeyin bir kurbanlıktan çok daha fazla olduğunu idrak edebilmek umuduyla ve sonraki yazıda devam etmek arzusuyla, selam ve dua ile…
Büyük Buluşma 2…

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!