Danıştay saldırısının kirli yüzü!.. – altıncı bölüm

Avrupa Türkiye Cumhuriyeti Kadınları Derneği’nin başkanlığını yapan Sultan Atıcı’nın, “Türk kadınını temsil görevine sahip kişiler olan Hayrünnisa Gül ve Emine Erdoğan’ın, kamu alanı sayılan yurt dışı görüşmelere ve yurt içinde Anayasa ve yasalar ile belirtilen resmi günlere, dinsel kıyafet olan ve siyasi simge niteliği bulunan türban ile katılarak suç işledikleri” iddiasına Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği ve dünkü yazımda bahsettiğim “şamar gibi” kararı değerlendiren hukukçular, bugüne kadar anayasada herhangi bir yasak olmadığı halde kamusal alanda başörtüsü yasağı tartışması yaşandığını, ancak bu kararın böyle bir yasak olmadığını teyit eden önemli bir karar olduğuna dikkat çektiler. Hukukçuların bu karara ilişkin medyaya yansıyan tepkileri ise, geleceğe umutla bakmamıza yardımcı olacak nitelikte birer ışık demeti gibi.

 

Avukat Kazım Berzeg: Bu kararın bir ilk olduğunu düşünüyorum. Suç ihbarı saçma. Hukukta bir kural vardır, kanunsuz suç olmaz.

 

Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne: Zaten bizin hukukumuzda, ‘kamusal alan’ diye bir tabir yok. Türkiye’de başörtüsü yasağı üniversitelerin üniversite öğrencilerine ve devletinde devlet memurlarına koyduğu bir yasak. Aslında her kamusal alana yasal olarak baktığımızda türbanla girmek mümkün. Bununla ilgili hiçbir yasak yok. Türkiye’de asıl sorun da zaten alanlarla ilgili değil, sıfatlarla ilgili. Anayasamızda asıl değiştirilmesi gereken sıfatlar.

 

Prof. Dr. Doğu Ergil: “Başörtüsü ile kamusal alana girilmez diye bir yasa yok. Yasa olmayınca da yaptırımı yok. Bu suç duyurusunun mantığı Türkiye’de etkili olsa idi bence başörtülü bütün kadınların çocuklarının askere alınmaması lazımdı. Meclisin büyük bir kısmı boşalmış olurdu eşleri başörtülü diye. Bu suç duyurusunda bulunan bu aşırı taleplerde bulunanlara ‘iyi oldu mu’ diye sormak lazım.”

Prof. Ergun Özbudun: “Kamusal alanda türban takmayı yasaklayan benim bildiğim kadarıyla kanun hükmü yok. Kamusal alan tabiri zaten hiçbir yerde yok. Nedir kamusal alan? Sokak da mı kamusal alandır? Bunun tanımı yoktur.”

 

Prof. Hüseyin Hatemi: “Anayasada bir hürriyetin sınırlanması suç olması için suç haline getiren bir kanun hükmünün olması lazım. Başörtüsünü suç haline getirmek için uğraşan bazı tipler vardı. Hiçbir mevzuatta başörtüsü suç haline getirilmiş değildir. Getirmesinin de imkanı yoktur. Ankara’da savcılar var diyorum ve bu kararı doğru buluyorum. Çok tabii olan bu kararı alkışlıyorum” diyorlar.

 

Önümüzdeki zamanlarda çokça tartışılacağına, atıfta bulunulacağına kuşkum olmayan, Danıştay saldırısının düzmece sebeplerine kaynak gösterilen türban konusunun son durumu bu. Tabi bu takipsizlik kararı da, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ü yargılama arzusuyla tutuşan Sincan Hakimi veya O’nun ruh ikizi gibi bir yargıç tarafından kaldırılır mı kaldırılmaz mı, onu da zaman gösterecek.

 

Ancak kendi adıma emin olduğum ve inandığım bir şey var; kim ne kadar zorlarsa zorlasın, mevcut statüko artık Türk insanının çağdaş demokrasi isteklerine engel olmaya güç yetiremeyecek ve bu toplum bugün, bugün değilse yarın mutlaka layık olduğu insanca bir düzenin hakimiyetini tesis edecektir. Türk milletinin sırtına deli gömleği gibi geçirilmiş bu oligarşik yapı, sonsuza dek hükümranlığını sürdüremeyecek, statükonun saadet zinciri bir yerinden kopacak. Tüm vaveylaların, bağırıp çağırmaların tek amacı bu kopuşu engellemek. Ama, başaramayacaklar.

 

Bugün noktaladığım bu dizi yazımı sabırla takip edip okuyan tüm okurlarıma esenlik dileklerimle… 

Danıştay saldırısının kirli yüzü!.. – altıncı bölüm

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!