DOĞUM GÜNÜ -1-

Bugün benim doğum günüm. Bugün hayatın tam da ortasındayım desem de inanmayın, elhamdülillah elliyi geçtik. Bugün Cahit Sıtkı Tarancı’nın “otuz beş yaş” şiirini tekrar okuyorum. Bu şiiri tâ lise yıllarından bilmeme, okumama rağmen hayret, bugün ruhuma bir ayrı işliyor. Yolu yarıladık sayılır, saçlara aklar düşmeye başladı dese de şair, biz yarıyı geçeli çok olmuş.Saçlarımıza bırakın akların düşmesini, neredeyse siyah saç kalmamış kafamızda. “Yaş otuz beş yolun yarısı eder/ Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz/ Ya gözler altındaki mor halkalar/ Zamanla nasıl değişiyor insan/ Hangi resme baksam ben değilim”

Ölüm fikri peşim sıra kovalıyor beni, ölüm düşüncesi hafızamda yer ediyor hayli zamandır. Aslında otuz beş yaşları insanın en verimli, en atak, zinde, kıvrak olduğu yaşlardır. Başarı basamakları tırmanılmış, dünyada mevki, makam, mal mülk edinilmiş ve insan benliğinde bir enaniyet, gösteriş ve şöhret oluşmaya başlamıştır. Cennette insanın bu yaşlarda olacağı rivayet edilir. Ev, bark, çocuk, iş hayatı derken yıllar su gibi akıp gitmiş. Hepsi geçiçi bir tatmin verse de, ey ruhum! hala neyi arzuluyor, neyi bekliyorsun bilinmez.

Çocukken çok korkardım ölümden ve ölülerden, sonra ya alıştım ya da gençliğin dizginlenemez enerjik havası ve heyecanıyla hiç ölünmeyecek sandım, ama şimdi her fani gibi öleceğim muhakkak; nerede ve ne zaman meçhul. Kime malum olmuş ki şimdiye kadar değil mi? 

İnternette dolaştığım siteler ölüm üzerine ve ünlülerin cenaze fotoğrafları bilgisayar ekranımda; ibretle bakıyorum onlara. işte kungfunun kralı bruce lee, işte büyük devrimci che, işte dünyalar güzeli marilyn Monroe, işte Elvis, Kenndy, Atatürk, Gandi, Lenin…vb. “ Hepsi de bir zamanlar milyonları peşinde sürüklemiş ve halen sürüklüyor. Şaşalı, debdebeli hayat yaşamışlar. Kendi sahalarında birer misal teşkil etmiş, örnek insan olmuşlar. Fotoğraflara tekrar tekrar bakıyorum; katılaşmış, sararmış, morarmış cesetler… Ürpertici, korkutucu, dehşet verici, ibret almamız, aklımızdan hiç çıkarmamamız  gereken.

Ve ölüm videoları; “Okula karnesini almaya neşeyle giden delikanlı koridorda bir an duruyor, eli başına gidiyor ve oraya yığılıveriyor.”  “Kürsüde hararetli konuşma yapan milletvekili önce soluklanıyor, terliyor, kravatı boğazını sıkıyor ve küüüt diye yere düşüyor.” “Sahnede sanatını icra eden ses sanatçısı kendini hayranlıkla dinleyen müşteriler önünde aniden yere yığılıveriyor.” “Stadyumda binler ekranda milyonların izlediği bir futbol müsabakasında futbolcu bir külçe gibi yere çöküyor ve sahayı ancak sedyeyle cansız terk ediyor.”

Bu kadar basit mi? Evet bu kadar basit. Vakit tamam olunca insanın ölümüne gökten düşen bir tüy parçası bile sebep olabiliyor. Sebepsiz ölüm yok değil mi? Vakit tamam olunca “baş ağrısı bahane”, gerisi teferruat. devamı yarın..

 

 

DOĞUM GÜNÜ -1-

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oynadeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna