İslam inancının ana kaynağı
Kur’an-ı kerimdir. Hz peygamberimiz, Ku’an’ı hayata geçiren, ilahi istikameti
insanlığa tebliğ eden, son Elçidir. İnsanlık âlemi için örnek kılınmıştır. Hz.
Peygamberimizin yolu anlamına gelen Ehlisünnet tabiri de sonradan ortaya
çıkmıştır.  

             Ehlisünnet inancının iki büyük İmamı vardır.
Birincisi İmam-ı Maturidi, ikincisi de İmam-ı Eş’aridir. Amelde Hanefi
mezhebinde olanlar, itikadi konularda İmam Maturidi’nin görüşlerini esas
almışlardır. Diğer mezhep mensupları ise İmam Eş’ari’nin görüşlerini esas
alırlar.

            Hz
Peygamberimiz zamanında, sahabe bir itikadi veya ameli mesele olduğu zaman onu
Hz. Peygambere sorarlar ve aldıkları cevaba göre hareket ederlerdi. En doğru
olan da buydu. Çünkü Allah’ın dinini insanlara tebliğ eden Hz. Peygamber
aralarında yaşıyordu. Gerekli konularda en doğru izahları yaparak insanları
aydınlatıyordu.

             Daha sonraları ise Hz Ebu Bekir’in iki yıllık
hilafeti, dinden dönenlerle mücadele edilerek huzur ve sükûnun sağlanmasına
yönelik çalışmalarla geçti. Hz Ömer’in on yıllık devri, fetihlerle İslam
topraklarının genişlediği bir devir oldu. Müslümanlar arasında, Hz Osman’ın
Medine’de Müslümanlar tarafından şehit edilmesinden sonra durum değişti.
İhtilaflar ortaya çıktı. Hz Ali ile Muaviye arasında cereyan eden siyasi
mücadelelerden sonra siyasi çekişmeler ve hilafet tartışmaları sonucu
Müslümanlar arasında dini ve siyasi meseleler ortaya çıktı. Hz. Ömer zamanında
genişleyen İslam topraklarında yaşayan önceki dinlerin ve dış kültürlerin
etkisi ve diğer sebeplerle düşüncelerde ve yorumlarda farklılıklar oluştu.
Zaman içinde çeşitli mezhepler zuhur etti. Bunlar arasında Hz. Peygamberimizin
anlattığı ve yaşadığına ters düşen dini inanış ve davranışlar oluşmaya başladı.

            Hz
Peygamberin ve ashabının yolu manasındaki Ehlisünnet inancının temel
prensipleri ilk defa Hicri 80-150 tarihleri arasında Bağdat civarında yaşamış
olan Numan bin Sabit, meşhur olmuş ismi ile İmam-ı A’zam Ebu Hanife tarafından
tesis edildi. “Ebu Hanife” tabiri, Şirkten uzak olarak dini Allah’a has kılarak
yaşanılan tek tanrı inancının babası manasına gelmektedir.

             İmam Ebu Hanife, kendisine sorulan “Hz
Peygamber devrinde konu edinilmemiş olan bu meselelerle niye ilgileniyorsunuz?”
şeklindeki bir soruya verdiği cevapta şöyle demiştir. “Hz peygamber zamanında
insanlar birbirini tekfir etmiyorlardı. Meselelerini Hz. Peygamber’den
duydukları şekilde hallediyorlardı. Ama şimdi öyle değil. Bizim malımızı ve
kanımızı helal görenler zuhur etti. Bunlara cevap vermeyerek susmak, nehre
düşen ve çıkış yolunu bilmeyen birine, durduğun yerde dur, çıkış yolu arama
demeye benzemektedir.” Diye cevap vermiştir.

            Her
devirde insanlar arasında farklı düşünüş ve inanışların olması tabiidir. Bu
farklılıklar içerisinden Hz. Peygamberimizin yaşadığı ve tebliğ ettiği yolun
gösterilmesi ihtiyacı da her zaman var olmuştur

            “Hz
Peygamberden sonra gelişen şartların gereği olarak oluşan beşeri oluşumlar,”
diye tarif edilen mezhep kavramı gidilen yol manasına gelmektedir. İtikat konularında
ve ameli konularda pek çok mezhepler oluşmuştur. Bunlardan bazısı zaman içinde
müntesipleri kalmadığı için yok olmuştur. Günümüze kadar gelen mezheplerden
itikat konularında Ehlisünnet ve Şia varlığını devam ettirmektedir. Diğer bazı
itikadi görüşler de belli yerlerde devam etmektedir. Ameli mezheplerden ise
Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbelî mezhepleri yaşayan mezheplerdir.

            İslam
itikadında akıl ve nakil esas alınmıştır. Ehlisünnet İmamları da akıl ve nakil
yolundan hareket etmişlerdir. Maturidi inanç sisteminde akıl, nakli destekler
mahiyette kabul edilmiştir.

            Düz
bir çizginin bir ucu akıl, diğer ucu da nakil olarak kabul edilirse, akıl ucunu
filozoflar temsil eder. Çünkü filozofların yegâne kaynakları akıldır. Akıl
ucuna çok yakın bir noktada Mutezile mezhebi bulunur. Nakil ucunda da aklı
reddeden, insandaki irade ve serbest düşünceyi kabul etmeyen Havaric denilen
bir itikadi mezhep bulunur. Ehlisünnet ise ikisinin ortasındadır. Ancak İmam
Maturidi biraz daha akıl noktasına yakındır. İmam Eş’ari ise biraz daha nakil
noktasına yakındır.

            İmam
Maturidi aklı şöyle tarif eder. “Akıl, düşünmek veya duyu organları vasıtası
İle idrak etmek suretiyle bilinmesi mümkün olan şeyleri bilme ve anlama
kudretidir.” Bu tariften de anlaşılacağı üzere, akıl bilinmesi kendi kalıpları
içerisinde mümkün olan şeyleri idrak eden bir kudrettir. İnsan aklı zaman,
mekân ve şekil boyutları içinde düşünür. Bu kalıplara uymayan konularda ise
iman etmekten başka çare yoktur. Onun için itikadi konularda her ikisi de
vazgeçilmezdir.

         İmanı olmayanın amelinin Allah katında
karşılığı olmaz. İnanç konularındaki hata, amel konularındaki hatadan daha
kötüdür. İnsanların hareket tarzlarını belirleyen, inançlarıdır. Bundan dolayı,
Mü’min ancak sağlıklı bir inanç yapısına sahip olarak sağlıklı ameller
işleyebilir.

İTİKADİ FIRKALAR

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - en iyi casino siteleri - en iyi casino siteleri - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - elektronik sigaradeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - en iyi casino siteleri - en iyi casino siteleri - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - elektronik sigara