Mihver mi kaydı, Mihrab mı değişti?

Batıdan esen Türkiye aleyhtarı rüzgarlar giderek şiddetini artırıyor. Kendilerine tapınan Türkiye algısının değişimine müsamahakar olunmayacağını, kendilerine karşı olası herhangi bir dik duruşun kalelerine bir saldırı olarak algılanacağını, bunu bastıramadıkları takdirde hegamonik saltanatlarının sallantıya gireceğini fark ettiği için fırtınalar estiriliyor. Giderek şiddetini artıran Türkiye aleyhtarlığına gerekçe olarak ileri sürdükleri, Türkiye’nin Arap ve İslam dünyasına yaklaşması, İsrail’in de dâhil kabul edildiği Batı blokundan uzaklaşmaktır.

 

Türkiye’nin 2002-2009 yılları arasındaki 7 yıl boyunca İsrail ile olan ilişkilerindeki karşılıklı ziyaretler, teyit edilen antlaşmalar ve mutabakatların 2009’dan sonra kesintiye uğraması, iki ülke arasındaki ilişkilerde görülen gerileme, Uluslararası düzeyde İsrail’i arka plana itmesi, Türkiye’nin pusulasını batıdan doğuya çevirdiğine ilişkin suçlamalara esas alınıyor. Tabi burada Türkiye’nin kendi ulusal çıkarları peşinden giderken önceliği yakın çevresine vermesi, komşularıyla “sıfır problem” eksenli geliştirdiği dış politik/diplomatik ataklar da İsrail’in dahil olduğu Batı cephesini kısmen rahatsız etse de, “sıfır problem” eksenindeki Türkiye’nin bölgesel problemlerin çözümünde taraf olduğunu, kendisine rağmen atılacak adımları çelebileceğini ortaya koyması o cepheyi çok çok rahatsız etti ve etmeye devam ediyor. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyelik için yine bu son 7 yılda gösterdiği çaba, Birliğin müktesebatına uyumda gösterdiği olağanüstü uyum bile, batının Türkiye karşıtlığını en üst seviyede dillendirmesine engel olamadı ve olmuyor. İçerdeki kendi müttefikleri ile ağız birliği edip “Türkiye’nin ekseni kaydı” kara propagandasını hız kesmeden sürdürüyorlar.

 

Aslında sorulacak o kadar çok soru var ki, batının iki yüzlülüğünü gözler önüne serecek…

 

Gazze ablukasını kırmak için Mavi Marmara gemisinin öncülüğünde, 32 milleten yüzlerce aktivist insanın katıldığı “Özgürlük Filosu”nun Amiral Gemisi konumundaki Mavi Marmara’ya İsrail devlet teröristlerince gerçekleştirilen ve 9 Türk’ün şahadeti, onlarcasının yaralanması ile biten olayın hesabı sorulmamalı mıydı?

 

Türkiye ve Brezilyanın BM, UAEK, ABD ve AB içinden üyelerinde bulunduğu İran’la müzakere yürüten 5+1’lerin bilgisi ve prensip mutabakatı paralelliğinde yürüttüğü ve sonuçlandırdığı Nükleer Takas antlaşmasının daha mürekkebi kurumadan İsrail’in iteklemesi ile ABD’nin öncülüğünde Milli Güvenlik Konseyine sunulan, nükleer programından dolayı İran’a yeni yaptırımlar uygulanmasına ilişkin 1929 numaralı karara karşı Brezilya ile birlikte “hayır” oyu kullanmasının Türkiye’nin eksen değiştirdiğine kanıt olarak sunulması, içerdeki yerli batıcılarımızın diliyle söylersek, “Batı’nın düşmanlığını kazanmamak için Türkiye oy kullanmayabilirdi” diyen bir ülke, bulunduğu coğrafyaya nasıl “mihver ülke” olduğunu kabul ettirebilecekti, bunu da sormak, sorgulamak lazım.

 

“Türkiye eksen değiştiriyor” diyenlerin kamuoyuna cevaplandırması gereken başka sorular da var; Komşularıyla veya diğer ülkelerle ticari, siyasi, kültürel, askeri ve diplomatik ilişkilerini en mükemmel seviyeye taşıma şansını yakalayan Türkiye, bu şansını neden kullanmaktan kaçınsın? Suriye, İran, Irak ve Rusya ile şüphe korku üzerine inşa edilmiş iyi ilişkiler yerine neden güven üzerine inşa edilebilecek ilişkiler kurması zafer değilse bile, küçümsenemeyecek kazanımlar değil midir? Türkiye, bu komşularıyla düşmanlığı dostluğa çevirme fırsatını neden reddetsin? Bunlardan daha hassas diğer konular; örneğin Yunanistan’la “sıfır sorun” esaslı ilişkiler, Rusya ile hayal ötesi ticari, endüstriyel ve stratejik antlaşmalar, Bosna-Hersek ve Hırvatistan arasındaki arabuluculuk, Suriye-İsrail dolaylı arabuluculuğu gibi konularda Türkiye’nin pozisyon almasına karşı durmayan İsrail güdümlü Batı ve yerli yandaşları, sıra İsrail ve Batının tavır aldığı meselelerde “eksen kayması” provokasyonuna düşüyor ve sorgulanması gerekenin Türkiye politikası değil; Batınının iki yüzlülüğü olduğunu neden düşünemiyor ya da düşünmüyorlar?

 

Türkiye’nin gerek bölgesinde gerek uluslararası politikalarda taraflı değil; tarafsız daha dengeli tutumlar göstermesi, bölge üzerinde hesabı ve çıkarı olmayan ülkelerce takdirle karşılanırken, çıkar hesabı yapan Batı ve İsrail’i elbette memnun etmedi ve etmeyecek. Onlar Türkiye’nin eskiden olduğu gibi kendilerinin tutsağı olmaya devam etmesini, kendi hegemonyası altında tuttukları alanların kırmızı çizgilerine dokunulmamasını arzu ediyorlar. Burada cevabı aranacak soru Türkiye’nin ekseni ya da mihrabı mı değişti sorusu değil; Türkiye kimin çıkarlarını zedeledi sorusudur. Bunu sormayanlara da sormak gerekiyor; “sizin bu ‘kayan eksen”de kaybettiğiniz çıkarınız ne?

Mihver mi kaydı, Mihrab mı değişti?

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oynadeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna