Mutluluk Çabası

Huzur nedir, insan nasıl elde edebilir bu duygunun tatminini? Sürekli olmayan bir huzur hali mutluluk olarak kabul edilebilir mi hiç? Anlık neşelenmeler, insan mutluluğunun bir ifadesi olarak kabul edilemez elbette. Mutluluk bir iç huzuru ve bu huzurluluk halinde de devamlılık esas değil midir?

Bir de mutlu olmayı şekil şartlarına bağlayanlar vardır. Yani mutluluk oyunu oynayanlar! Dayatmacı ve çevresel baskılarla insanların sosyal rol açısından vazifeye zorlanması, ferdin gönül zenginliğinin kaybettiren en tehlikeli durumdur. Zira kişinin bireysel özgürlüğünü sırf kuru bir görevi ifa için feda etmesi, duygularını öldürmesi anlamı taşımaz mı? Bu kısıtlama insana gelecek açısından ne derece huzur verebilir ki? İstediği gibi tepkiler veremeyen, özlemlerini, öfkelerini, sevgisini, hasretini veya kıskançlığını dilediğince ifade edemeyen ne kadar özgür sayılabilir? Yine; duygularını istediğince ortaya koyamayan birey, ne denli hür olur ve nasıl huzur bulabilir? Sırf bir şeyi yapmak için yapar mı insan? Bunun adını; başarabilirse sevgi, başaramazsa görev addederek hayatını ilelebet sürdürebilir mi hiç?

İnsanın içindedir mutluluk biraz da. Dışınızı nereye olsa alıp götürebilirsiniz! Ancak, insanın içi bir yerlerde kalmışsa; ait olduğu yer de orasıdır aslında! Gittiği yer, mekân, köşe bucak, şehir ya da insan! Saraylar hükmünde de olsa, insana kafes gibidir şayet yapmaya çalıştığı şey; zorlama mutluluk elde etme çabası ise. Kaçtığı halde kaldığı yer ise; o kişinin aslında gönül sarayıdır. Kalması gereken yerde mutlu olmasını başaramayanlar, kalacak yürekliliği göstermek yerine gitme kararlılığını gösterdikleri için, hayatlarını da heba ederler bir bakıma. Kalma cesaretini gösteremediklerinden kendilerini de kalması gereken yeri de mutsuz etmeyi başarırlar maalesef…

Kendi iç dünyalarında aradıklarını bulamayanların başka arayışlara yöneldikleri bir gerçek değil midir? Aradıklarını bulanların da; o mutluluğa kendilerince yöntemler geliştirerek şekil vermeye çalışmaları, bu güzelim duyguyu ellerinden uçurmalarının başlıca sebebi değil midir? Mutluluğu ile yetinmeyerek, yeni sığınaklarda mutluluk derdine düşünlerin, bulduklarını sandıkları şeyin aslında mutsuzluk olduğunu görebilmeleri için, yeni tecrübelere başvurmaları ille de şart mıdır? İhtiyaç mıdır böylesi bir mutluluk denemesine kalkışmak?  Oysa insanın sığınağı yine kendi iç dünyası olmadıkça dış sığınaklar; çerden-çöpten öteye geçemeyip, mutsuzluklarına yeni mutsuzluklar eklemekten başka ne işe yarayabilir ki?

Evet, her insanın doğası farklıdır. Sorun da çözüm de insanın yine kendindedir. Sıkışmışlığını başka sığınaklara yönelerek rahatlatmaya çalışmak nafile bir uğraştır. Kendinden kaçan insan, kime kaçacak ki? Gittiği yer ve yörede kendi olmaktan uzak mı ki kendi duygularından kaça bilsin?

Görüleceği üzere zoraki duygular yaratmak ne kadar anlamsız değil mi? İstediklerimiz, bizim istediğimiz ideallikte gerçekleşmiyor diye; zorlama mutluluklar elde etmeye çabalamak, mutsuz olmak ve mutsuz etmekten başka, güzel ve başarılı sonuçlar doğurduğu nerede görülmüştür?

Yaratılışı ve şartları fazla zorlamak ne kadar anlamsız! İnsan hayat imtihanını kabullenerek kaderine razı olsaydı, geride mutsuzluk diye bir şey kalır mıydı? İstediğiniz kadar suları tersine akıtmaya çalışın, istediğiniz kadar gönlünüzdekinin zıddına düşünün, istediğiniz kadar duygularınızı yok sayın; kaçtığınız şey bir gün gelip sizi bulacaktır!

Hastalık, yaşlılık, sevgi, aşk, özlem veya ölüm! Zira kaçmaya çalıştığınız gerçek kendi gerçeğinizin tâ kendisidir…

Aslında hayatın her aşaması güzeldir, yeter ki rıza göstermesini ve teslim olmasını bilelim.

Yeter ki, zorlama duygularla mutluluk oluşturmaya çalışmanın anlamsızlığını idrak edebilelim…

 

Mutluluk Çabası

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!