MUTLULUK İÇİN NE LAZIM? -1-

*Birkaç yıl önce evlenen kızının sızlanmalarının son günlerde iyiden iyiye arttığını anlatıyordu anne. Görünürde bir sıkıntıları yoktu halbuki. Kocasının iyi bir işi vardı, hatta ilçenin hatırı sayılır zenginlerinden bile sayılırdı. Evini, ailesini ihmal etmezdi. Biraz huysuzluğu vardı ama olurdu o kadar. Kızı da yıllardır hayal ettiği mesleği yapıyordu. Sağlıkları, sıhhatleri yerindeydi. Birkaç kez torun beklediğini çıtlatacak olmuştu, ama daha zamanı değil deyip susturmuşlardı. Anlayacağınız her şey istedikleri gibiydi. O zaman neden her geldiklerinde suratları bir karış oluyordu bu çocukların… Geçenlerde kardeşine “Çok mutsuzum” demiş. Sebep? İstedikleri eve paraları yetmiyormuş, daha çok çalışmaları gerekiyormuş.”

* Tanıdık geldi değil mi bu hikaye? Pek çok anne baba son zamanlarda sıkça karşılaşıyor böylesi durumlarla. Artık gençler azıyla yetinmiyor, daha çok, daha çok olsun, daha lüks, daha lüks olsun, arkadaşınınkinden fazla olsun, iyi olsun, güzel olsun. Nasıl olmasın ki? Böyle yetiştirdik maalesef çocuklarımızı. Hep eşimizi, işimizi başkalarının eşleri, başkalarının işleri ile mukayese ettik. Çocuklarımız da bizim yanımızda, bizim gibi yetiştiler, bizim gibi düşünmeye başladılar doğal olarak.

*Bir televizyon dizisinde birbirini seven bir adam ve kadın evlilik konusunda konuşuyorlardı. Adam “Ama ben seni mutsuz ederim” dedi. Kadın hiç oralı olmadı, “Ben seninle mutsuz olmaya da razıyım” diye cevapladı sevdiği adamı. Doğrusu hiç de alışık olmadığımız türden bir diyalogdu bu. Çünkü artık bütün evlilikler, birliktelikler, aile ve arkadaşlık ilişkileri “mutluluk” şartıyla kuruluyor. Tersi olduğu anda, yani en küçük bir mutsuz ortam veya ev halinde ipler kopuveriyor. Mutsuz olmayı bile göze alarak, birini yaşatabileceği sıkıntılara, zorluklara rağmen sevebilmek dünyanın en zor işi. Böyleleri var mıdır? Vardır belki ama bir elin parmakları sayısınca az olsalar gerek.

*“Mutsuzluk korkusu, bu kuşağın hastalıklardan biri. Reklamlar, diziler, filmler, çevremizde öyle bir mutluluk balonu şişirdi ki, uçup gidişini hayranlıkla izlediğimiz bu balon, bir türlü binemediğimiz, umutla beklediğimiz bir hasrete dönüştü. İdealize ettikçe şişen talepler, çekingenliği de büyüttü. Mutluluk beklentisini abarttıkça mutsuz olduk.” diyor bir köşe yazarımız yazısında. Haklı da… Artık taleplerimiz, beklentilerimiz, hele hele genç kuşakların beklentileri o kadar arttı ki, neredeyse ulaşılamaz, elde edilemez bir hal aldı. Durum böyle olunca da mutsuzluklar, boşanmalar hat safhaya ulaştı.

*Bu dünyanın büyük bir imtihan salonu olduğunu çok sık unutmaya başladık. En ufak bir kedere, en küçük bir sıkıntıya tahammülümüz yok. Sabrı, tevekkülü aklımızın ucundan geçirmiyoruz bile. Hastalandığımızda dünya başımıza yıkılıyor, işten atılıyoruz; acep nedendir diye sormayıp suçlu arıyoruz. Ailemizde bir sıkıntı baş gösteriyor, “Bu imtihanın hikmeti nedir?” diye düşünmek yerine “Eyvah mutluluğumuz alt üst oldu” diye karalar bağlıyoruz…

MUTLULUK İÇİN NE LAZIM? -1-

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!