Ramazan Ayı’nın ortasında bulunuyoruz. Hz. Peygamberimizin ifadesi ile “evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azat” olan mübarek bir zaman diliminin içinden geçiyoruz.
Oruç tutanlar için, Ramazan’ın rahmeti, mağfireti ve bunların neticesinde cehennemden azadı gerçekleşebilmesi veya bizim bunları kazanabilmemiz için, Ramazan ayı içerisinde şu dört ibadetin olması lazımdır. Bir başka deyişle, Ramazan ayını değerlendirenlerden olmaya niyet etmiş isek, şu dört ibadet şeklinden nasibimizin olması gerekir. Namaz, oruç, Kur’an okumak ve infak.
Namazsız geçen bir Ramazan ayı Rahmet olmadığı gibi, oruçsuz geçen bir Ramazan ayından da bereket beklenilmez. Namaz ve oruç her mükellefin bizzat kendisi tarafından yapılır. Kimse kimsenin yerine namaz kılamaz, oruç tutamaz.
Kur’an Ramazan ayında indirilmeye başlanılmış olduğu için, İslam’ın beş temel esasından birisi olan oruç ibadeti bu ayda emredilmiştir. Kur’an insanlık âlemi için Rahmet ve mağfirettir. Hidayet kaynağıdır. Bundan dolayı Kur’an ayı da denen Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim okumak hem Rahmete hem de mağfirete sebep olacaktır. Bu gerçeğin tahakkuk edebilmesi için Ramazan ayında alel acele Kur’an-ı hatmetmeyi değil. Meali ile beraber okumayı ve ilahi feyiz ve bereket kaynağından nasip almayı düşünmeliyiz.
İnfak’a gelince, “yarım hurma tasadduk ederek bile olsa cehennemden korunun” buyuran Hz. Peygamberimizin işaret ettiği cehennemden azat edilenlerden olabilmemiz için olmazsa olmazlardan birisi de infaktır.
İnfak değeri olan herhangi bir şeyin, olmayanlarla paylaşılabilmesi ahlakıdır. Bir paylaşım ahlakıdır. Bir sosyal dayanışmadır.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor. “Sevdiğiniz şeylerden infak etmediğiniz müddetçe asla iyiliğe ulaşamazsınız.” Buradaki iyilik hem ferdi, hem de ictimai anlamdadır. Yani bir toplumun varlıklıları, sevdiği ve değer verdiği şeyleri, olmayanlarla paylaşamıyorlarsa, bu durumda o varlıklı insanların iyiliğe ulaşmaları mümkün olmadığı gibi, Böyle fertlerden oluşan toplumlarda da iyilikler yeşermez.
Kanaatimce Müslümanların yaşadığı coğrafyada, en dikkat çekici özellik mal ve mülkün hep belli ellerde toplanması ve bunun neticesinde de katı kapitalist bir Müslüman toplumun oluşturulması sağlanmaktadır. Bunların neticesinde kimisinin mal ve mülk ile şımararak, Kur’an-ın ifadesi ile “teref”, kimisinin de kahır içerisinde telef olması sonucu doğuyor.
Bu genel durum belki bizim kudretimizin dışında diye düşünebiliriz. Doğrudur da. Ancak Müslüman’ın bu bilince ulaşması, zulüm ve kahır üreten bir din anlayışının Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği din olmadığını bilmesi ve anlaması lazımdır.
Bir Müslüman olarak, içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayında işaret ettiğimiz bu ibadetlerin yapılması esnasında da şu temel kurallar hatırdan çıkarılmamalıdır.
1. Bütün ibadetler kulluk bilinci ile ve Allah’a duyulan saygı ve sevgi ile yapılmalı, bir angaryayı savmak kabilinden değil.
2. Her türlü ibadeti başkasına eziyet haline dönüşmeden ifa edilmelidir.
3. İbadetlerimizi, bir övünme vasıtası haline getirmeden, sırf Allah rızası için yapmalıyız.
4. İbadetler, şirk adı verilen musibetten uzak kalmalıdır.
5. Riya karıştırılmamalıdır ki, Hak Teâlâ katında makbul olsun.
6. İbadetlerimizin ve dini değerlerimizin dünyalık kazanmak ve kazandırmaktan uzak tutulması lazımdır.
Yüce Allah bu Ramazan ayı içerisinde yaptığımız tüm ibadetlerimizi kabul buyursun…Amin.
Muhsin ÖZDEMİR
Yorumlar kapalı.