SILAYI RAHİM‏-1

 “Ağaç dalıyla gürler” demiş atalarımız ve günümüzde de böyle denir. Kişi, akrabasının çokluğuyla güçlenir, kuvvet bulur anlamına gelen bu söz üzerinde bugün psikolog ve sosyologlar da sıkça duruyor.


Sılaya hasret kalanlar, sıla-i rahimi elbet daha iyi anlatırlar. Çünkü onlar için sıla ve sılayı vatan yapan hısım-akrabalar ayrılmaz ikili gibidir. Halk şiirlerimize ve türkülerimize motif motif nakşedilen memleket ve akraba sevgisine, özlemine karşı artık çoğumuz ilgisiziz. Toplum olarak bir hafıza kaybı mı yaşıyoruz diye endişelenmeden edemiyoruz. Zira önceleri “evin bereketi” olarak gördüğümüz büyüklerimizi, şimdilerde başımızdan savmanın en pratik yollarını arıyoruz. Herhalde bunun için, ana babalarımızı, nine ve dedelerimizi “daha rahat etsinler” ve “huzur bulsunlar” bahanesiyle huzurevine bırakıyoruz.

Evlerimizden bereketin ve huzurun kayboluşunda, eşler arasında geçimsizliklerin, boşanmaların artmasında sıla-i rahimin önemi ne kadar diye düşünmek çoğumuzun aklına bile gelmez. Oysa Allah ve Rasulü’nün akraba ziyaretine verdiği önceliği idrak etsek, yaşadığımız pek çok sıkıntının sebepleri arasında “cezası da sevabı da tez verilen” akraba ziyareti hususundaki gevşekliğimizin bulunabileceğini fark ederiz.

Hısım akrabayı ziyaret etmek, onlarla görüşüp ilgilenmek, yardıma ihtiyaç duyduklarında maddi destek sağlamak şeklinde izah edilen sıla-i rahim, Kur’an’da bize emredilen vazifelerin başlarında yer alıyor. Her Cuma günü imam minberden inmeden önce, hem Arapça, hem de Türkçe olarak okuduğu  Nahl suresinin 90. ayetindeki “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder” ifadesinden anlıyoruz ki akrabalık bağını gözetmek tavsiye değil emir hükmünde. Yüce Rabbimiz iyilik edeceğimiz kimseleri sıralarken önce anne-babayı hemen ardından da akrabayı zikrediyor. Anne-babaya ve akrabaya iyiliğin, iman etmenin hemen arkasından sırlanması da konunun ehemmiyetini yansıtıyor.

Efendimiz’in (s.a.v) “Nesebinizden sıla-i rahim yapacaklarınızı öğrenin; zira sıla-i rahim akrabalar arasında sevgiye, malda bolluğa ve ömrün uzamasına vesiledir” hadisine bakarak öncelikle günümüz hayat şartlarındaki “yabancılaşma”dan kurtulup kaynaşmanın yollarını araştırmalıyız.

 

Mesela çoğumuz ninemizin kardeşinin kızını veya annemizin dayısının çocuklarını bilmeyiz. Hatta kendi dayımızın veya amcamızın çocuklarıyla bile pek sık görüşmeyiz. Akrabalarımız kendi soyumuzdaki kan bağı olan kişilerle birlikte evlilik nedeniyle oluşturulan yeni akrabalık ilişkisi halkasındaki kişileri de içeriyor. Çocuklarımız ve onların soyundan gelenler, ana, baba, dede ve ninelerimiz ve onların zürriyetinden gelen (yukarı doğru) atalarımız, kardeşlerimiz, onların çocukları ve torunları, hala, dayı, teyze ve amcalarımız ve onların çocukları soyumuzdan akrabalarımızdır. Evlilik bağıyla oluşturulan akrabalık ilişkisi ise sıhri hısımlık olarak karşımıza çıkar. Bize düşen, bu akrabalarımızın kimler olduğunu öğrenmek ve gerekli vazifelerimizi yerine getirmektir.

 

SILAYI RAHİM‏-1

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!