(Hayırlı Cumalar)

Bazen bir söz insan kalbinde ebediyen kanayacak bir yara açabilir. Bazen bir söz, ümitsiz bir hastayı bile ayağa kaldırabilir. Bir sözle intihardan vazgeçen insanlar vardır. Bazen de bir söze gücenip intihar edenler.

Sözde bir güç var ki, yerine göre insana hayat veriyor, yerine göre insanı hayata küstürüyor. Demek ki sözü çok dikkat ederek söylemek gerekiyor. Nice kavgalar, dövüşler, nice yaralamalar, cinayetler, nice ayrılıklar boşanmalar, nice dargınlıklar, kırgınlıklar hep bir sözle başlıyor. Bu kadar önemliyken söz söylemek ve yerine göre sükût etmek bile çok etkili bir cevap oluyorken, bu ardı arkası gelmeyen münakaşalara akıl, sır ermiyor. 

 

Öyle günler oluyor ki, bir yerde münakaşa eden insanlar başka bir yerde bazen birbirlerine bir hasım gibi, bir düşman gibi davranabiliyorlar. İşin aslını araştırırsanız, iki tarafın da söylediği sözler bir incir çekirdeğini doldurmaz. Ama nefis araya girince insanlar habbeyi kubbe yapıyorlar. O nefis o kadar tehlikeli ki. Dikkat edilirse münakaşayı seven insanların arka planında korkunç bir ego, ürpertici bir nefis vardır.

Aslında münakaşalarda çarpışanlar nefislerdir. Ben daha üstünüm, ben daha akıllıyım, ben daha çok bilirim teraneleri nefsin azgınlığından başka nedir? Sokrat’a sormuşlar: “Senin en iyi bildiğin nedir?” Sokrat cevap vermiş; “Hiçbir şey bilmediğim.” Cevabını vermiş ünlü düşünür. Ne kadar enteresan, insanoğlu, “ben” diye, “ben” diye çırpındığı sürece büsbütün çukura gidiyor. Ama farkında değil. Tatlı, güzel, efendice bir sükût, muhatabını edeple, saygıyla, huşû ile dinlemek insana neler kazandırır, bunu bir bilebilsek. “Bilmem diyen öğrenir, bilirim diyene ne verilir” sözünde öyle bir incelik var ki, insan ister istemez etkileniyor değil mi?

Çevremize dikkat edelim, münakaşayı çok seven insanlar genellikle kaba, hoyrat, saygısız, insanlardır. Onların bütün derdi, kendi nefislerinin üstün olduğunu dünyaya kabul ettirmektir. Ama bilmiyorlar ki, kendi kuyularını kendileri kazıyorlar. Bu tür insanlardan çevre yavaş yavaş bıkıyor, usanıyor, ellerini eteklerini çekiyorlar. Ve onlar bir gün yapayalnız kalıyorlar. Kendi yalnızlıkları içinde kahroluyorlar. Çünkü yalnızlığını güzelliklerle, inceliklerle doldurabilmek herkesin harcı değildir, er kişinin harcıdır. Hoşça kalın.*rç*

SÖZ SÖYLEMEK SAN’ATTIR

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!