Köşemdeki haftanın bu son iş gününde, ilerde çokça konuşulacak, yazılıp çizilecek bir konuyu kayıtlara geçirmekte yarar umarak not düşmek istedim. Geçen hafta sonundan bu hafta sonuna gündemin en tartışmalı konusu “özgürlükler” oldu.  Neyin “özgürlüğü” derseniz, hemen sıralayayım; Başbakan’nın Üniversite Rektörleri ile toplantı yapma özgürlüğü, Öğrencilerin protesto özgürlüğü(!), Bilim ve Siyaset adamlarının(her ikisi de Anayasa Profesörü olan Ak Parti’li TBMM Anaya Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ve CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum’un Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki ‘Anayasa Paneli’ne ‘davetli’ konuşmacı olarak katılma) özgürlüğü, Medya-siyaset ilişkileri içinde yandaş-yoldaş ayrımındaki ifade özgürlüğü.. ve daha bunlara eklenebilecek alt kategoriler; örneğin “düşmanımın düşmanı dostumdur” kuralından şaşmayan siyasi kanatta/tarafta saf tutma gibi…

 

Başbakan Dolmabahçe Sarayı’nda üniversite rektörleri ile bir araya geliyor, Maocu” görüşleriyle bilinen Genç-Sen’e mensup gençler toplantıyı “basmaya” gelmişler. “Basma” ifadesi, onların kendi  temsilcilerinin olaydan sonraki Pazartesi günü CNN Türk’te konuşan temsilcilerine ait. Kendilerinin çağrılı olmadığı toplantıyı “gayrımeşru” ilan edip “baskın” kararına vardıktan sonra, kendilerine engel olmak isteyen polisin uyarılarına, engellemelerine aldırmadan, polisin kurduğu barikatı yarma harekatında devletin güvenlik gücüne sopalarla saldırıyorlar. Olayın doğası gereği, poliste onları kendine tanınan yasal araçlarla durdurmaya çalıştı.

 

Bu arbededen basına servis edilen haberlerdeki bir ayrıntı toplumda büyük yankı uyandırdı. O ayrıntı; Ezgi Özen isimli bir eylemcinin polisten gördüğü şiddet nedeniyle çocuğunu düşürdüğü iddiasıyla 3 polis arasındaki öğrencinin yerdeki görüntüsü medyanın yeni fenomeni.

 

Olayın perde arkası hafta boyunca irdelenip aralandıkça, polis müdahalesine konu olan iki kız öğrencinin olduğu; bunlardan birinin Işıl Kurt diğerinin de Ezgi Özen olduğu bilgisi yanında, basında özellikle yerde polisler arasında dayak yediği fotoğrafı servis edilen öğrencinin Işıl Kurt, polisin tekmeleri nedeniyle bebeğini düşürdüğü iddia edilen ise Ezgi Özen olduğu anlaşıldı.

 

 Başbakanı protesto gösterisinde bebeğini düşürdüğü ileri sürülen eylemcilerden Ezgi Özen’in Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliği’nin verdiği raporda; “Şahsın yapılan muayenesinde darp ve cebir izine rastlanmadı” ifadesi yer alması kafaları iyice karıştırdı.

 

Öte yandan hastane muayenesinde darp ve cebir izine rastlanmadığı açıkça ifade edilen Ezgi Özen’in polisler tarafından dövülmediği gerçeğini ise emniyetteki kamera görüntüleri gösteriyor. Görüntüler, Ezgi Özen’in eylemde ilk başlarda durduğunu ve Beyoğlu Emniyet Müdürü’ne sopayla vurarak arbedenin fitilini ateşleyen eylemcilerden biri olduğunu ortaya koyuyor. Emniyet Müdürü’nün darp edilmesinin ardından polis tarafından biber gazı sıkılan öğrencilerin kaçışarak olay yerinden uzaklaştığı ve herhangi bir darp olmadığı açıkça müşahede ediliyor.

 

Haberi ilk ortaya atan ntvmsnbc.com sitesi oldu. Site haberin kaynağını “bazı ajanslardan edinilen bilgiye göre” kelimeleri ile tanımlıyordu. Şimdi NTV’yi referans alan Doğan Medya grubunun Hürriyet, Milliyet, Radikal ve Vatan gazetesi yazarlarının büyük çoğunluğu ile aynı grubun Kanal D, CNN Türk ve Star Tv öncülüğünde tüm bu eylemlere birer masumiyet gömleği giydirilmek isteniyor.

 

Bu arada yoldaş medyadan bir Allah’ın kulunun da çıkıp İstanbul Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Tibbî Dokümantasyon Bölümü ikinci sınıf ögrencisiyken başörtülü olduğu gerekçesiyle Final sınavından polis zoruyla okuldan çıkarılan Nuray Canan Bezirgan’ın 1998 Haziran’ında başına neler geldiğini, çocuğunu düşürmesini, yıldırım hızıyla Atatürk’e hakaretle yargılanıp mahkum edildiğini hatırlamadı. Bu ara notumu da unutmayın..

 

Haftanın ikinci büyük olayı SBF’de Süheyl Batuma yapılan sözlü saldırının Burhan Kuzuya karşı fiili saldırı olarak kendini göstermesindeki ince ayar.. AK Parti, CHP ve MHP genel başkanları olayları tasvip etmedikleri yönünde açıklamalar yaptı; Bahçeli “1968 olayları tekrar canlandırılmak isteniyor.. Provokasyonlara dikkat edilmeli” diyerek olaya tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, Dolmabahçe baskını olayının kahramanı(!) öğrencilere sahip çıkarken, SBF kahramanları(!) için –kendisi ile çelişkiye düşerek- “Şiddeti asla tasvip etmiyorum. Bu gün yumurta atan yarın taş atar” dedi. O bunu dedi ama CHP Grup Başkanvekili Akif Hamza Çebi “Yumurtalı protesto demokrasinin güzelliğidir. Öğrenciler tepkilerini dile getirmiştir. Bu konuda onlarda sorumluluk ve kabahat bulmuyorum” derken partinin Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, “Dünyanın hiçbir yerinde bu tür eylemler olmuyormuş gibi Sayın Başbakan ve Sayın Kuzu’nun, sadece Türkiye’nin gündemini değiştirmek için sürekli bunu sıcak tutmalarını da abes buluyorum. Demokrasi ve özgürlüğün ne olduğunu kavramaları gerekiyor” sözleriyle ufukta görülen anarşizm ve kaosa yeşil ışık yakıp destek olacaklarının ipuçlarını verdiler.

Ufukta anarşi ve kaos var..

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oynadeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna