Vicdanımızla Görmek

İnsan hayatları çeşitli evrelerden oluşuyor. Bazen grafik eğrimizde mutluluk tablosu zirve yaparken, bazen de hüzünle yer değiştiriyor. Zirve yarışı, sürekli bir köşe kapmaca misali iniyor ve çıkıyor yaşadığımız hayat düzlemi içinde. Her şeyimiz yolunda gidip dururken, yaşanılan en küçük bir olumsuzlukta alabora olup hayatın derinlikleri içinde boğuluyor gibi oluyoruz. Elbette direnç noktamızı da zorluklar karşısındaki mücadele gücümüz, sabrımız ve bakış açımız belirliyor.

Başımıza gelen güçlükler kimi zaman bizi altına aldığı da olabilir. İşte böylesi zamanlarda karamsar bir hissiyata yenik düşmek, bizi mağlup eden en olumsuz etkenlerin başında gelmiyor mu? Duygularımız bizi bir iç kapanışa iterken, hüzünden beslenerek üzüntü yükümüzü de daha bir artırmıyor muyuz? İlerledikçe, okyanus içinde fırtınaya tutulmuş olduğumuzu sanmamız, duygularımızı da ağırlaştırdıkça daha bir ağırlaştırıyor. Çevremize olan donuk bakışlarımız bizi ele verirken, olup biten olaylara karşı hissiz bir yaratık olup çıkıyoruz. Olumsuzluklardan usanmış bir görüntü halinde kendimizi bırakırsak, melankolik duygusallığın kucağında müşfik bir elin bizi kurtarmasını bekler dururuz. Oysa başkalarından medet uman bu hastalıklı beklenti, sorunlara yenildiğimizin resmi anlamına gelmez mi?

Hâlbuki insan, yeter ki nefes almaya dursun! İstikbalde hep umuda açılan bir kapı olmaya devam edecektir. Zira umut, her zaman yanı başımızda nöbette ve bizi bekleyip duruyor. Geceden sonra doğan güneşler bunun en güzel ispatıdır. Gecenin en zifiri karanlığa ulaştığı zaman, koyuluğun zirve yaptığı andır. Artık daha karanlık olmayacağına göre; bu kemale eriş karşısında karanlık adına iniş de başlamış demektir. Yani artık tan yeri ağarmaya başlayacak ve güneş, gülen yüzünü bize göstererek içimizi ısıtacaktır…

Arada geçen zaman dilimi ise; işte bizim imtihanımıza denk düşen sabır dönemidir diye düşünüyorum. Zira ancak bu sabrı gösterebilenler, güneşi görenler olacaktır. Yaşanacaklar kaderimizden gelen kaçınılmazlıklar olduğuna göre; bize düşen, onları karşılama biçiminin nasıl olacağı değil midir? Ya alışkanlık yapacak hissizleşeceksiniz. Ya altında kalıp ezilecek ya da sabretmeyi öğrenip gülümseme ile karşılayacaksınız üzerinize gelen ağır belaları.

Tabii ki gördüğümüz olumsuzluklar karşısında gerçeklerden kaçmayı öğrenip, gözlerimizi kapatarak görmezden gelme kaçakçılığı da var işin içinde. Bir ihtimal daha var ki, zaten görmeyen gözlerimizin ardına saklanmak!  İsterseniz görme işini, vicdanlarımızın temiz sağduyusuna emanet edip, başımızı daha güzel yönlere çevirerek gerçek anlamıyla görme eyleminin hazzına varmayı tercih edelim.

 

Ne dersiniz?

Vicdanımızla Görmek

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izledeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izle