Rıza, şükür, edep, sabır, kanaât insanı insan eden en önemli
hasletlerdir. İç dünyamızı bu güzelliklerle süsleyip arıtmadan, temizlemeden,
iyiyi kötüden, doğruyu eğriden, nasıl ayırt edemeyiz. Günümüzde insanlar her
şeyin akıl ile halledileceğini sanıyorlar. Eğer her şey akılla halledilseydi, o
zaman Allah (cc), Peygamberlerini göndermezdi. Hayatta nice cin gibi zeki
insanlar gördük. Bir türlü hayatlarını iyiye, güzele, doğruya, temiz, asil ve
yüce olana götüremediler. Çırpınıyorlar, yüzlerine, gözlerine bulaştırıyorlar.
Perişan yaşayıp, perişan ölüyorlar. Yüzmeyi bilmeden başkalarına yüzme
öğretmeye kalkanların hâli ortada. Evet, akıl büyük nimet. Ama sadece aklına
güvenip her şeyi halledeceklerini sananların durumları ortada.

Bazen
arkadaş sohbetlerinde, muhabbet ortamında duyarız, serzenişte bulunuruz veya
bize serzenişte bulunurlar, genellikle de; “Bazı gazeteleri okudukça, bazı
televizyon kanallarını dinledikçe kafam iyice karışıyor. İç dünyam allak bullak
oluyor. Bazen uykularım kaçıyor. Bazen hâne halkına karşı hiç istemesem de hırçınlaşıyorum,
kabalaşıyorum. İş yerimde kalp kırdığım oluyor. Velhasıl huzurum, tadım, tuzum
kaçıyor. Şaşırdım kaldım. Stresli, bunalımlı bir insan oldum. Ama her insan
gibi benim de biraz huzura, biraz sükûna ihtiyacım var. Ne yapmalıyım, nasıl
hareket etmeliyim?” tarzı yakarışlarla karşılaşırız.

Böyle
durumlarda öncelikle yapılacak olan panikten uzak, sakin, fıtratından
uzaklaşmamış bir kafa yapısına sahip olmak. Objektif olarak hakikati görmek
isteyen bir kimse, önce zihnini bir gölün durgun suları hâline getirmelidir.
Bulanık bir zihin daima gerçekleri saptırır. Tedavide en önemli unsur, önce
doğru teşhis koyabilmektir. Kendi kendisiyle kavgada olan bir insan çevresiyle
de kavga halindedir. İç dünyasında kendi kendisiyle barışık olmayan bir kimse
ister istemez dış alemle de bir kavga, bir çekişme, bir tatsızlık içindedir.
Huzura giden ilk yol, Allah’tan razı olmakla başlar. Allah’tan razı olmak, önce
inanmak, dosdoğru olmak, sonra kayıtsız şartsız teslim olmak demektir. Rıza,
çok yüksek bir makamdır.

Hak’tan gelen bütün
tecellilere ayrım yapmadan sükûnetle, tebessümle göğüs gerebilmek kolay iş
değildir. Sabır, tahammül işidir. Mevlâna, “Şükür seni dostun nezdine kadar
götürür” der. İnsan şükrettikçe nimet çoğalır. İnsanlar içinde nimete en çok
lâyık olan, en çok şükredendir. Sonra edep gelir. Edep, aklın dıştan
görünüşüdür. Edep, aklın çiçeklenişidir. Edep, öyle bir taç ki, onu başına
takan kimse nereye giderse gitsin fark etmez. Kişinin altınından, malından,
mülkünden, edebi daha hayırlıdır. Hoşçakalın.

ZİHNİNİZ BULANIKSA OLMAZ

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oynadeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna