TAPDUK EMRE’NİN YUNUSU

“Bir avuç toprak, biraz da suyum ben,
Neyimle övüneyim, işte buyum ben.”
Bu güzel sözleriyle yazımıza başladığımız Yunus Emre’yi anlatmak o kadar zor ki, her yönüyle dolu dolu örnek böyle güzel bir insanı, hayatının bir kısmından bazı kesitler ve bir kaç şiiri ile anlatmaya çalışacağım.  “Yaratılanı sev Yaratandan ötürü” gibi güzel sözleriyle hayatımızın bir çok alanında örnek almamız gereken bu güzel şahsiyetin hayat hikayesini sonlardan başlayarak anlatmaya çalışacağım.
Yunus Emre, Tapduk Babaya hizmet ederken bir türlü feyze erişemediğini görüp canı sıkılır ve tekkeden ayrılır, yolda birkaç dervişe rastlar, onlar ile birlikte yol arkadaşı olur. Akşam olunca birlikte olduğu dervişlerden biri bir dua eder,
Cenabı Mevla gayb aleminden bir sofra gönderir, yerler, içerler.
Ertesi akşam öbür derviş dua eder.
Hasılı Yunus’a sıra gelir, Yunus ellerini kaldırıp; “Allahım ben de bir feyz yok, yalnız sen benim yüzümü kara çıkarma bunların yanında. Bu arkadaşlarım kimin yüzü suyu hürmetine senden yemek istiyorlarsa lütfet, o zatın hakkı için yemek gönder.”
O akşam her akşamkinden fazla ve üç sofra dolusu yemek gelir. Dervişler bu durumu görünce kimin hürmetine dua ettin, söyle diye Yunus’a ısrarda bulunurlar. Yunus, önce siz söyleyin nasıl dua yaptığınızı der, onlar da biz duayı Tapduk Emrenin kapısında kırk yıl hizmet eden erin hürmetine dua yapıyoruz derler. Yunus, feyze erişmiş olduğunu fakat kendisinin bilemediğini anlayıp derhal tekkeye döner ve sabaha karşı Tapduk Emrenin dergahına gider. Şeyhin hanımı Ana Bacıdan, Şeyhe kendisini affettirmesini rica eder. Ana Bacı “Sen kapının eşiğine yat, Şeyh namaza çıkarken ayağı sana dokunur ve kim bu diye bana sorar. Ben Yunus derim. Bizim Yunus mu? derse anla ki gönlünden çıkmamışsın. Hemen af dile. Yok eğer hangi Yunus derse anla ki gönlünden çıkmışsın, artık derdine derman ara”. Tapduk Emrenin gözleri görmez olmuştur. Yunus, Ana Bacının dediği gibi yapar. Bizim Yunus mu? diye sorunca kendisinden hemen af diler ve suçunu bağışlatır. Çok mutlu olmuştur. Fakat Tapduk Emre; “Mertebeni ögrendin artık burada duramazsın. Asamı attığım yere gider, orada ruhunu teslim edersin”der ve asasını
hızla atar. Yunus Emre bu asayı tam 5 yıl arar. Asayı sonunda Sarıköyde bulur. Bilindiğine göre orada da hakkı rahmetine kavuşur.
Daha öncesinde Tapduk Emre dergahında tam 40 yıl himmete nail olabilmek için çok güzel hizmetlerde bulunan Yunus, dergaha odun taşır. Fakat bu 40 yıl içinde bir kere bile bir tek eğri odun götürmez. Yunusun Şeyhine taşıdığı odunların içinde hiç eğrisinin bulunmamasi Tapduk’un gözünden kaçmaz ve Yunus’a odunluktaki odunları gösterir. Ey Yunus der, dağdan kestiğin, getirdiğin odunların hepsi kuru ve düz, acaba ormanda hiç eğri bir odun yokmu? Yunus gülümser ve ” Ormanda eğri odun var olmasına var amma sizin dergahınızdan içeri odunun bile eğrisi giremez efendim” diye cevap verir. İlk başlarda köyünde çiftiyle çubuğuyla meşhur olan Yunus Emre bir kıtlık yılı yaşar.
Bu kıtlık onu çok bunaltır. Bir çok kerametlerini duyduğu kuraklıktan etkilenenlere geçimlik buğday veren Hacı Bektaşı Veliden yardım almak fikrine düşer. Doğru Hacı Bektaş dergahının yolunu tutar. Yol uzundur. Bir çok köy, kasaba, şehir görür, bir çok insan tanır. Uzun bir yolculuktan sonra köye yaklaşınca düşünür. Boş giden boş çıkar derler. Fakat ne götürsün. Dağlardan alıç toplar ve heybelerini doldurarak Hacı Bektaşın dergahına gelir. Piri ziyaret ederek, hediyesini verir ve bir miktar buğday ister. Yunusun bu ihlaslı hali Hacı Bektaşın pek hoşuna gider, ona lütuf ile muamele ederek bir kaç gün dergahta misafir eder. Yunus geri dönmek için acele eder. Dervişler Pire Yunusun acelesini anlatırlar. Yunus Emredeki cevheri gönül gözüyle gören Hacı Bektaş ” Buğday mı? ister yoksa erenler, himmet mi?” diye sordurur. O zamanlar sorunun sırrından gafil olan eşi, çocukları ve köylüsü kıtlık içinde bunalan Yunus, ben himmeti ne yapacağım bana buğday gerek der. Hacı Bektaş, heybelerinin aldığı kadar buğday doldurulmasını ve kendisine verilmesini söyler. İstediğini alan Yunus Emre yola düşer. Ama yolda birden gaflet uykusundan uyanır ve içini pişmanlık duygusu kaplar. Ben ne yaptım. Himmet alsaydım buğdayı da bulurdum diye düşünür. Hemen geri döner ve ; Erenler, himmet ettiği nasibi versin, buğday gerekmez bana der. Durum Hacı Bektaşa bildirilince Hacı Bektaşı Veli, o ihsanın anahtarını Tabduk Emreye verdiklerini bu yüzden isterse gidip nasibini ondan almasını söyler ve bu cevap üzerine Yunus Emre, Tapduk Emre dergahına gider ve hikaye başlar.
Tapduk’un Tapusunda
Kul olduk kapusunda
Yunus miskin çiğ idi
Piştük Elhamdulillah.
Teoman Hakan Evlioğlu

TAPDUK EMRE’NİN YUNUSU

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izledeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izle