Her Ayrılık Bir Hüzün

Muhteşem coğrafyası, yeşili ve mavisi ile eşsiz havasını teneffüs ettiğimiz memleketimizden ayrıldık ilk önce. Çocukluğumuzun anılarını süsleyen her bir köşesindeki yaşantısına mazim diyerek yolculuk yaptığımız memleketler miydi ayrıldığımız sadece? Doğduğumuz topraklardan, doyacağımız topraklara yol alma vaktinde nelerimizi geride bırakmadık ki? ‘Allaha ısmarlarken’ sevdiklerimizi, can parçalarımızdı bizi yaşlı gözlerle uğurlayanlar. Burukluk içimizi daraltırken bir daha ne zaman kavuşacaktık bilinmez. Bir daha her şey eskisi gibi olacak mıdır? Biz dönünceye kadar köyümüzün çaylarından, derelerinden, köprülerinden ne kadar su akacaktır geçmişi geleceğe taşımaya muktedir olmayan. Bilemeyiz henüz o günden…

Her veda biraz buruktur, biraz özlemdir, biraz gözyaşı, biraz da acıdır. Sevdiklerimizin gidişine şahit olmak ya da sevdiklerinizin sizi uğurlaması duygulu haller barındırır içinde. Hangi ayrılık hüzünlü değildir ki? Ayrılığın ayrılık olmasının temel nedeni bir şeylerin yarım kalması demektir. Beraberken sevdikleriniz, deniz gibidir sevgisinde yüzdüğünüz. Bir bakıma kıyıya vurmuşsunuzdur ayrılarak. Onları özlemekten vazgeçemediğiniz için adı ‘ayrılık’ olur. Ayrılsanız da hatıralarını terk edemediğinizdendir bunca hasret. Yaşanmışlık denizinde acılarınızla birlikte kulaç atmak, size tuhaf bir bağlılık hissi verir. Yarım kalan hasretler ne olacak mı diyorsunuz? Kısmetse bir başka zamanda bir daha ki kavuşmalara. Tabiî ki oda nasip ise!

Şöyle geriye yaslanıp düşündüğümüzde hayatın bütün akslarında biz ayrılığı görüyoruz. Ruhlar âleminden ayrılıp, anne karnına geliyoruz. Oradan da ayrılıp dünyaya. Dünya da yaşadığımız her şeyden de an be an ayrılıyoruz. Tâ ilk insan olan Âdem (as) babamızın cennetten ayrılması ile başlıyor bu serüvenimiz. Aldığımız nefeslerden, yaşadığımız günlerden, tekrarlanan duygularımızdan, ölümlerle insanlarımızdan, gidişlerle sevdiklerimizden. Bazen kucaklaşıp vedalaşarak, kimi zaman da sırtımızı dönüp hiçbir şey söylemeden ayrılık duygusunun hüzünlü kollarına bırakıyoruz kendimizi. Ayrılıklar için veda etmek bir tercih meselesi olsa da, ben; “ayrılıklar için veda gerekmez, güzel beraberlikleri veda ile sonlandırmam” diyenlerdenim.

Bu yüzden yer, zaman, mekân ve dünya değiştirmek sevdiklerimden ayrılışım anlamına gelmiyor. Geride bırakmak istediğim bir hoş seda ve gönüllerdeki yerim, mutluluğumun tek sebebi olarak bana yetmiyor. Ayrılık yükünü tutanlar bilmeliler ki; vefa gibi güzel bir ahlakı taşımak, o’na ulaşmaya çalışmak bir erdem olsa gerek. Tabiî ki bu söylediğim iyi ayrılıklar için geçerlidir. Sevgisizlikten değil de, çaresizlikten olan türler için… Tekrar kavuşma ümidiyle yaşanan böylesi ayrılıklarda veda gerekmez. Vedasız olmalıdır gitmeler, ellerin tekrar kavuşacağı ümidini beslemek ve sevgiyi büyütmek adına…

Ayrılıklarınızın ardından bir yıkım ve travma yaşamamanız, asıl meselenin “Allaha ısmarladık” diyecek bir yüzle sona ulaşmak olduğunu bilmeniz dileğiyle. Çünkü er ya da geç, ama öyle ama böyle her şey ve herkes ayrılığa hamiledir. Bundan kaçışımız yoktur…

Her Ayrılık Bir Hüzün

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!