MEVZUMUZ AŞK

(İbrahim Şaşma’dan)

 

Her kadına nasip olmamıştır bir milletin anası olabilmek. “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” diye dilimin dudağıma değdiği demde daha bir depreşir bir milletin anasına olan minnetim. O ana tarih akarken, zaman akarken, olaylar akarken fazilet abidesi olarak sabit kalabilendir. O ana sanatını kıymetli evlâtlar yetiştirmekten yana kullanabilendir. Yıl 1873… Anadolu’nun en soylu kadınlarından birisi olan Emine Şerife Hanım şiirin en güçlü ve etkin kalemine gebedir. Şerife Kadın hakikatin ve doğruluğun adamı olan Mehmet Akif Ersoy‘ a gebedir. Tarih, bir gönül adamına, bir münevvere, bir mütefekkire gebedir. Kalemiyle yazmaktan ziyade, gönlüyle, kalbiyle yazan bir şaire gebedir gelecek zaman. Devir bir ustaya gebedir. Yaşadığı dönemdeki kara günlere aldırış etmeden azimle yürüyecek; kalbindeki derin iman ve şair ruhunun heyecanıyla milletimizin istiklal bayrağını dalgalandırarak, tarihi bir misyonu yerine getirecek üstada gebedir

 

Mutlak olanın sesi duyulacaktır artık. Toprağa bayrağa ve soylu bir geçmişe adanan bir medeniyetin temsilcisi dünya yüzüne teşrif edecektir artık. Onun penceresinden bakıldığında hayat daha anlamlı ve daha aydınlık çıkacaktır karşımıza. Onun penceresinden bakıldığında umutsuzluğa yer olmayacaktır. Onun penceresine demir parmaklıklar asla konulamayacaktır. Onun penceresinden içeri güneş ışığından evvel hürriyetin ışık huzmeleri süzülür. O şiiriyle gönülleri coşturan, düşünceleriyle hayatları olgunlaştıran bir gönül ustası. Onun şiiri bir arayış. Onun şiiri bir keşif. Onun şiiri suyu yakandır, ateşi üşüten. Onun söylediği her söz, Türk olmanın ve Türk kalmanın özünü anlama noktasında bugün dahi yolumuzu aydınlatan bir meşaledir. O şiirini kutlu bir sevdayla taçlandıran Türkçe ile süsleyen büyük usta.

 

Mehmet Akif, her zaman hakikatin ve doğruluğun adamı olagelmiştir. Hayallerle iş yapmayı sevmemiştir. Onun hayalle işi olmamıştır. O şiirlerinde bile bir katre hayale girmemiş, gerçek ne ise, hakikat neyse öyle dile getirmiştir. “Sözün odun gibi olsun, hakikat olsun tek” diyen Üstat, kuru bir sözü yaldızlı süslü bir ifadeden yeğ tutmayı bilmiştir. Bu da onu var olanlar içerisinde zirveye çıkarmıştır.

 

Mehmet Akif sahip olduğu bu özelliğiyle içinde yaşadığı toplumun yaşamını, gördüğü bütün sefaleti yoksulluk, perişanlık ve olumsuzlukları gerçekçi bir ifadeyle Safahat’ında dile getirmiştir. Ülkemizde vatan sevgisinin yeni ıstıraplarla; hürriyet aşkının da derin özleyişlerle yaşandığı yıllarda, öyle bir tercüman olmuştur ki aklının, imanının ilhamlarını, milletinin ortak vicdanının sesini dile getirmiştir. Böyle bir minvalde Akif, bütün kuvvetini ve ilhamını imanından alarak, hayatını sanatıyla birleştirmiştir. O, hep gerçekçi olmuştur. Zulme karşı durmuştur. Hürriyetin kölesi saymıştır kendisini. Yıkılış günlerinin kahrını yaşarken, istikbale ve istiklâle olan inancını yitirmemiş aksine bu değerlere daha sıkı sarılmıştır. Her satırıyla noktasıyla virgülüyle destan olan tarihimizin, kahramanlık içeren kesitlerini, büyük bir maharetle ölümsüzleştirme başarısına erişmiştir. Çanakkale topraklarında kefensiz yatan şehitlerimizin ruhu da, bizi millet eyleyen, büyük saldırılar, bize ayakta durma gücü veren mana da Akif’in Safahat’ındadır, Akif’in destanındadır

 

Türk Milleti için en soylu en köklü ve en gerçek belgelerden birisi de İstiklal Marşı’dır. İstiklal Marşı, milletimiz için varoluşun simgesi dirilişin belgesidir. Yediden yetmişe milletin bütün fertlerinin ortak duygusuna tercümanlık eder. İfade ettiği fikir, gösterdiği hedef ve barındırdığı değerlerle ölümsüzlük kazanmıştır. Üstat Mehmet Akif Türk tarihindeki zaferleri, çekilen acıları, yapılan fedakârlıkları olanca çıplaklığıyla bu eserde toplamıştır. Hayalleri, idealleri ve millet olma şuurunu bir potada eriterek bu destanın bünyesinde şaha kaldırmıştır. Bu yazılanlar bir milletin ortak lehçesi olmuştur. Bu söylenilen bir milletin bel kemiği olmuştur. Bu hatmedilen Hürriyetimizin nişanesi olmuştur. Bu marşın rengi milletin rengidir. Bu marş bir milletin geçmişidir, gelecek zaman dilimlerinin özeti ve ışığıdır. Bir milletin yürek çarpıntısıdır İstiklal Marşı. Yürek sesidir. Bir ulusun şah damarıdır.

 

Üstat her insanın yazabileceği bir metni değil en güçlü kalemlerin bile yazamayacağı bir destanı kaleme almıştır. Kelimelerle adeta dans etmiştir. Bir ulusun dilinde özünde sözünde ilelebet yer edecek ve gücünden kudretinden asla taviz vermeyecek bu eser bir mimarlığın bir dülgerliğin ortak paydasıdır. Onun temelini ancak milletini tanıyan, onun değerleriyle bütünleşmiş, söylediklerini yaşayan, samimi bir üstat kazabilir. Onun inşasını ancak, fedakâr, mütevazı, sağlam karakterli bir el yapabilir. Onu ancak, ağlayan, ağlatan, hisseden, söyleyen bir sanatçı şaheser kılabilir. Bu başarı da Mehmet Âkif Ersoy’a nasip olmuştur.

 

Yakın dönem tarihimizde adından en çok söz ettiren, mücadelesiyle, duruşuyla, azmiyle örnek ve önder bir insan olan Akif aşkın en yalın halidir. O, aydın kimliğiyle sevdalı olduğu toplumun ağlayan gözü, sızlayan yüreği olmuştur. Akif’in toplumun gönlünde taht kurmasının

nedeni, ne veteriner ne milletvekili ne de mevki sahibi olmasıdır.

 

Akife duyulan sevginin gerçek sebebi, onun yaşadığı topraklara duyduğu aşkıdır. Akif; adaletin aşığıdır, merhametin, çalışkanlığın, insanlığın aşığıdır. Ferhat aşkı için dağları delerken, Mecnun Leyla’nın hatırına çöllere düşerken, Kerem’in katlanışı aşk içindir. Yunusun sevdası aşk için. Mevlana’nın gel demesi aşk içindi. Ben bir Akif tanırım sevdası bağımsızlık, aşkı Hürriyet olan. Al bayrağın gökte dalga dalga oluşuna sevdalıdır o. Bir milletin kurtuluşuna sevdalıdır. Mevzu aşktır elbette. O Sakarya’nın akan suyuna âşıktır. Binlerce ana kuzusunu tek bir kucakta bir ana edasında toplayan Çanakkale’ye âşıktır. O Ankara’yı cumhuriyet gözleriyle seyrederken İzmir’in dağlarını özleyendir. Yürek yangınlarını Fırat’ın sularında söndürendir. O, ateşi küle dikeni güle döndürendir

 

Mevzu aşktır elbette. Onda aşk adalettir. Hakkaniyettir. Vicdanın, merhametin, ta kendisidir aşk. Aşk, kınalı kuzudur, siperden sipere koşan Mehmetçiktir, memleketin en ücra köşelerinin okullarında öğretmen olmaktır. Aşk karanlığın içerisinde güneş gibi kalmaktır. Aşk gücün, zulmün, zorbalığın karşısında asla boyun eğmemektir. Aşk hakikati eğip bükmemektir. Aşk Hakkı tutup kaldırmaktır. Kavgadan değil barıştan, çatışmadan değil kardeşlikten, bencillikten yana değil adalet ile üretip adalet ile paylaşmaktan yana taraf olmaktır. Mehmet Akif’te aşk gönül almaktır. Hatır sormaktır. Kinden nefretten hasetten uzak kalmaktır. Mevlana gibi görmek, Yunus gibi sevmektir. Ondaki aşk bu kutlu toprakların bu memleketin adeta vicdanıdır. Gören gözü duyan kulağıdır. Aşk onda aşktır.

 

Bir aşk işiydi bu. Mecnunun Leyla’ya duyduğu, Ferhat’ın Şirin’e uyduğu aşktan da öte.

Bir sevda işiydi bu, bir gönül işi. Ne masallarda kalası, ne de tükendiği yerde bite.

 

Ruhun şad olsun Üstad.

 

MEVZUMUZ AŞK

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oynadeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna