Doğumunun 1443. Miladi yıl dönümünde yaşayan, biz ümmetlerinden salât ve selam sana, her türlü hürmet ve ihtiram sana ey Resul!

      Âlemlere rahmet olarak geldin. Rahmetler getirdin. İnsanlığın kararmış ufuklarına nurlar getirdin.

      Ey nur yüzlü Nebi! 

      Sen bu âleme Öksüz olarak geldin öksüzlere kol kanat gerdin. Yoksul geldin, yoksullara elini gönlünü verdin.”Yetimi himaye eden ile ben, Cennette yan yanayım.” Dedin.

      Cehaletin karanlığından bunalmış olan gönüllere ilahi ilmin ışığını getirdin. Karanlık ufukları nurunla aydınlattın.

      Zalimlerin zulmünü kırdın adaleti getirdin.

      Merhameti unutmuş olanlara merhameti sevgiyi öğrettin. “Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz.”dedin.

      Dünya malının sarhoşluğu ile şımarmış olanlara tevazuyu, paylaşım ahlakını bellettin.

      Ahlaksızlığın ahlak olduğu bir toplumdan ahlak önderleri yetiştirdin.

      Kula kul olmayı kaldırıp bizlere yalnızca Allah’a kul olmayı öğrettin.

      Hâsılı, dünya tarihinin en büyük sosyal inkılâbını gerçekleştirdin.

      14 asır sonra bizler seni anmak ve anlamak adına programlar tertip ettik. Ne kadar andık ne kadar anladık doğrusu hep tereddüt ettik.

      Ümmetin hali malumunuzdur. Ya Rasulallah!

      Senin getirdiğin Kuran’da Allah “Müminler ancak kardeştir”.  Dedi. Biz hep kavga ettik. Kavga etmekle de kalmadık.  Birbirimizi “Allahü ekber” diyerek katlettik.

      Allah, “müminlerin arasını bulun” buyurdu, Biz hep kendi tarafımızı haklı görerek taraf olduk. Bizden olmayan Müslümanlara saygı duymadık.

      Bir olun beraber olun denildi. Bizler alabildiğine parçalanıp bölündük. Her birimiz kendi küçücük parçacığı ile övündük. Allah’ın Cennetini kendimize has bildik.

      Allah, “Allah’a karşı gelmekten sakının.” buyurdu. Bizler, Allah’ı günahlarımıza paravan kıldık. Günah işlemeyi hürriyet sandık.

      Ey nebi!

      Biz din deyince sadece tekkeyi türbeyi mucizeyi efsunu anladık. Senin öğrettiğin din hayatın diniydi. Biz dini şahsi arzularımızın tatmininden ibaret bir ritüeller bütünü yaparak hayatın dışına attık.

      Sen, kölelere özgürlük getirmiştin. Senden sonra bizler modern kölelikler icat ettik. İnsan haysiyetini ve iradesini hiçe saydık. Dünya malını hep kendimizin sandık.

      Sen,  “yoksullarınız sayesinde rahmet olunursunuz ve rızıklandırılırsınız.” demiştin. Bizler yoksulluğu kader yaptık.

      “Sünnet sünnet” diyerek senin sünnetini kendi ihtiraslarımıza uydurduk. Doğruluğu dürüstlüğü senin sünnetinin dışında tuttuk.

      “Din, Allah’a, peygamberine ve bütün Müminlere karşı samimiyettir.” buyurmuştun. Bizler ikiyüzlülüklerimizi bazen siyah gölüklerimizin arkasına, bazen da belağatlı sözlerimizin içine gizledik.

      Sen “adalet” demiştin. Sosyal adalet” ilkesini getirmiştin. Bizler adaleti de rencide ettik. Sosyal adaleti inkıraza uğrattık.

      Senin adalet anlayışında suçlu kim olursa olsun güçsüz idi. Mağdur ise kim olursa olsun hep güçlü idi. Gün geldi bu nebevi prensip zayıfladı, Hatta ortadan kalktı.

      Seni örnek almamak için kimimiz seni göklerde aradık. Melekleştirerek hayattan çıkardık. Kimimiz ise senin adına yalanlar düzdük. Oysaki sen peygamberliğin ile sokakta, parkta evde, dükkânda her yerde idin.

      Hâsılı ya Rasul!

      Hayatımıza gerçeklerden çok yalan, sadakatten çok belağat, doğruluktan çok hile hâkim oldu. Ve sonunda ilahi adalet tecelli etti işte halimiz böyle oldu.

      Bütün bunlara rağmen bizler seni seviyor ve çok saygı duyuyoruz. Dünyayı teşrifinin yıldönümünü hürmet ve tazimle anıyoruz.

      Muhammedi ahlakın benliğimizi sarıp sarmalamasını bekliyoruz.

      Gel ey nebi! Dünyamıza!

      Isıtan ve ışıtan bir güneş gibi doğ. Zulmün acımasızlıklarını, cehaletin karanlığını boğ. Seni anlamayanlara da rehber ol.

      Günümüzün sevgi mahrumu, saygı fukarası, cehalet müptelası, en önemlisi de samimiyetten uzak bir din algısı içinde olanlarımıza rehber ol.

      Seni anmak için şairler mesleklerinin zirvesinde oldukları dönemlerde naatlar, kasideler, ilahiler yazdılar. Gönüller seni andı. Diller seni terennüm etti. Biz de kudretli şair Merhum Fuzuli’nin dediğini tekrarlıyoruz.

      “Tıynet-i pakini ruşen kılmış ehl-i âleme

iktida kılmış tarik-i Ahmed-i Muhtare su.”

(Allah Teâlâ, senin tertemiz tıynetini bu âlemin halkı için, ısıtan ve ışıtan parlak bir güneş kılmıştır. Su da, seçilmiş kul, Hz. Ahmed-i Muhammed Mustafa’ya uyduğu için kirleri temizleyici olmuştur.)

      Allah’ın selamı sevgili Peygamberimizin, O’nun Ehlibeyti’nin ve ashabının üzerine olsun. Peygamber sevgisi ve saygısı her daim bizimle beraber olsun.

 

Muhsin ÖZDEMİR

SELAM SANA EY NEBİ!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!