Konunun hassasiyetini dünkü yazımda andığım son örnek üzerinden biraz irdelersek sanırım meramımı daha açık anlatmış olurum. O örneğe ilişkin en detaylı bilgiye ulaştığım yazar Mustafa Sıtkı Fakazlı’nın makaleleri yanında, Doktor İsmail Hakkı Bey’in torunu Emekli Sağlık Astsubayı İsmail Hakkı Bora tarafından şahsıma emanet edilen evraktan edindiğim bilgilerin özeti şu:

 

İsmail Hakkı Bey, 1303/1887 yılında Tosya’da doğar. Saatçi ailesine mensuptur. İlkokulu Tosya’da İdadi’yi Kastamonu Lisesinde bitirir. İstanbul’daki Tıbbiye Mektebinden mezun olduktan sonra İstiklal Savaşı sırasında, savaşın en büyük lojistik destek noktası, yabancı ajanların cirit attığı İnebolu’ya atanır. Görev yaptığı İnebolu Frengi hastanesinde kısa sürede başarılı çalışmalar sergiler ve Başhekim olur. Başarıları Ankara’da da duyulan İsmail Hakkı Bey, M. Kemal Atatürk tarafından, askerler arasında baş gösteren ve bir türlü çare bulunamayan bit salgınını çözmek üzere Ankara’ya çağırılır ve kısa sürede sorunu çözer. Atatürk tarafından taltif edilir ve İnebolu’ya döner. O süreçte İnebolu’da baş gösteren kolera salgınına karşı da başarılı çalışmalar yapar ve bir çok hastayı kurtarır. Bu arada, altı yabancı ajanın İnebolu’daki içme suyuna zehir karıştırdıklarını, hastaneye gelen hastaların bazılarının bu sulardan zehirlendiklerini, vakaları araştırınca tespit eder. Olay ortaya çıkıca da bu altı ajan yakalanır ve ibret olması için hastane bahçesinde infaz edilirler(bir rivayete göre, infazı bizzat Doktor İsmail Hakkı Bey gerçekleştirir).

 

İnebolu’nun değerlerine düşkünlüğü yazılarından çok net anlaşılan Sayın Fakazlı’nın konuya ilişkin notunda, “Ne yazık ki bu koleraya en sonunda Dr. İsmail Hakkı Bey de yakalanır ve çok genç yaşta hayata gözlerini yumar. Bu doktoru çok seven İnebolu halkı, ailesinin istemesine rağmen naaşını Tosya’ya göndermez; İnebolu’da hastane üzeri mezarlığına defneder. İnebolu halkı çok sevdikleri doktorlarına vefa borcunu ödemek için çarşıda, kendi aralarında para toplayarak hastane bahçesine, İsmail Hakkı Bey adına anıt dikerler. Vazifesi başında ölen İlk Tıp Şehidi olarak tarihe geçen Dr. İsmail Hakkı Bey için, vefa duygusuyla halkın anıt dikip, mezarını da anıt mezar yaptığı Türkiye’deki tek yer İnebolu’dur” ifadesi yer almaktadır.

 

Bu tarihin şeref ve ibret tablosunu naklettikten sonra, şimdi “Ne yapılabilir?” sorusunu kendi kendime sorduğumda; yazımın başlarında isimlerini alıntılayarak sıraladığım listeye eklenmeyi hak eden diğer değerlerimizi de kapsayacak biçimde, zenginleştirilmiş bir Tosyalılar galerisinin gerçekleştirilmesine ve geleceğe devredilmesine ihtiyaç var. Hem de bunları kategorik olarak, yaşadıkları dönemde bulundukları konumları itibariyle günümüze taşıyacak bir canlılıkta düzenlemelere ihtiyaç var.

 

Yeter ki, Tosya’nın bugününe imza atanlarla, Tosya’nın değerlerini bugünden yarına taşıma niyeti olan geniş ufuklu vizyoner düşünebilen insanlarımız, kültür mirasımızı geleceğe taşıma adına ellerini taşın altına koymayı göze alsınlar. Konuyu ciddiyetle gündeme alıp tartışmaya açmanın ilk kıvılcımını ateşlesinler.. eminim çok farklı öneri ve tekliflerin ortaya çıkacağından hiç kuşkum yok. Bu satırların yazarı olarak, ben de yazımın bundan sonraki bölümünde kendimce bir teklifle yöneticilerimizin tartışmasına zemin oluşturacak düşüncemi ortaya koymaya çalışacağım. Okurlarımdan da, tartışılmasını istedikleri teklifleri varsa, o teklifleri kamu oyuna sunma platformu olarak gönderecekleri elektronik postalarına bu köşede yer vereceğime emin olmalarını ifade edeyim.. yeter ki, dile getirecekleri önerilerin ayakları yere bassın.

Devam edecek…

Uyuyan güzel Tosyam.. uyan! -4-

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!