BU SEFER SEÇMELİYİZ !

    Sizi bilmem ama ben manavdan domates alırken bile zor seçerim, o manav ya da bakkalın vitrini önemlidir, işine saygısı önemlidir, en önemlisi müşteriye saygısı önemlidir. Doğal olmasına özel itina gösteririm. Giysiler için de aynı hassasiyeti gösteririz çoğunluğumuz. Öncelik üzerimize uyması, kaliteli olması, kullanışlı olması, rengi, duruşu ve saire dört bir yandan inceleriz değil mi? Mesela Çakal’ın domatesini, kalem gibi, çıtır çıtır biberini dışarıdan gelenlere tercih ederiz.  Neden tercih ederiz? Çünkü bizimdir de ondan tercih ederiz Çakalın sebzesini.

     İş memleketi yönetenler, yönetecekler, bizi temsil edecekler olunca bu hassasiyetimiz kat kat daha da artar. Mesela geçen seçimlerde Milletvekili seçimlerinde bir partiye oy verirken, belediye başkanlığı seçimlerinde başka bir partiye, il genel meclisi seçimlerinde başka partiye oy vermiş olabiliriz.

     Neden böyle yaptığımızın kendimizce gerekçeleri vardır mutlaka. Bu gerekçeler duygusal değil, mantıklı gerekçeler, hiç sevmediğimiz insanlara kendi konumlarında daha başaralı olacağına inandığımız için, onlar bizden oy istemediği halde oy vermişizdir. Yani bence seçerken gerçekten seçici olmak gerek, kim nerde daha başarılı olur ona bakmak gerek.

     Bana göre tek gerçek vardır; istediğimiz, özlediğimiz, beklediğimiz yönetimlere ulaşamamamızın nedeni; bizzat bizlerin seçerken izlediğimiz yolun yanlışlığıdır. Hepimiz biliyoruz ki adayları tespit ederken hangi kriterlere bakıldığının, sıralamaların neye göre yapıldığının yasal gerekliliklerin dışında başkaca hiçbir standardı yok. Böyle olduğuna göre bizde kendimize göre kriterleri kendimiz belirlemeliyiz.

     En basit yerden başlayalım, çünkü azda olsa siyaset yapan, dernek, cemiyet, oda gibi topluma hizmet eden, birlikte rahmet olduğuna canı gönülden inanan biri olarak bizimde az çok tecrübelerimiz var: Mesela;

     *Elinizi ölü balık gibi sıkanları es geçin. Bu samimiyetsizliği ve özgüven eksikliğini gösterir. Candan, sıkıca elinizi sıkmayandan, sizin için candan gayretler beklemeniz boşu boşuna beklemektir.

     *Sizinle konuşurken gözlerinize bakmayan, sık sık bakışlarını kaçıranların da mutlaka sakladığı şeyler vardır. Asil olan sizden, gözlerini kaçırarak konuşan vekilin size yararı olmaz.

     *Kürsüde seçmenlerine seslenirken, ağdalı nutuklar atarken, önündeki yazılı kâğıttan okuyanların, daha doğrusu onu bile okuyamayanların beceri ve yeteneklerinden şüphe duyulmalıdır.

     *Gücüne güvenenleri, maddi güçlerini ön plana çıkaranları, iş yerine girdiğinizde, bir mecliste karşılaştığınızda selamınızı almayan, bacak bacak üstüne atmış pozisyonunu bozmak zahmetine bile katlanmayanları, kişisel hırslarını ön plana çıkaranları ve bunu da açık seçik ortaya koyanlar tehlikelidir. Bilin ki gittiği yerde de benmerkezci davranacaktır. Devamı yarın….

…………………………………………………………………………………………

 

BU SEFER SEÇMELİYİZ !

Dünden devam

     *Hani uzun uzun konuşup hiç bir şey anlatamayanlar vardır. Kendini doğru ifade edemeyen, mecliste sizleri ne kadar doğru anlatacak ve savunacaktır.

     *Boş boş bakan, konuşurken ellerini nereye koyacağını bilemeyen, sapla samanı ayırt edemeyenler defosu olanlardır. Defolu olan elbisenin defolu kısmının açığa çıkması uzun sürmez.

     *Sizden biri olmayanlar, sizin gibi giyinemeyen, sizin gittiğiniz yerlerde görünemeyenler, görünmekten haya edenler, sadece seçim zamanı siz gibi davranmaya başlamışsa içtenliğinden şüphe duymalısınız, bunun adı kandırmacadır. Ama artık Tosyalı seçmenlerin buna pek de itibar etmediklerini Ziraat Odası seçimlerinde gördük.

     Sayılacak daha çok şey var. Ama iyi bir makale mini etek gibidir,ilgiyi çekecek kadar kısa, esası kaplayacak kadar uzun olmalıdır.(sıkmamalıdır).Onun için bende hepimizin bildiği bir kıssa ile noktalayayım yazımı.

     “Dönemin Babil hükümdarı Nemrut; putlara karşı mücadele eden Hz.İbrahim (as) i öldürmek için devasa bir ateş yaktırır. Her taraf alev alevdir. Bu arada küçücük bir karıncanın canla başla ateşe su taşıdığını görürler şaşkınlıkla. Derler ki;’’Senin taşıdığın suyun hiç bir yararı olmayacak ki’’Karınca cevap verir; ‘’Evet olmayacağını ben de biliyorum, ama hiç olmazsa herkes hangi tarafta olduğumu bilecek”.

     Seçimlere çok az bir zaman kala, hala kararsızım diyenleri anlamıyorum. Kararsız olmak ben bilmiyorum demek, hiçbir şeyden haberim yok demek değil midir? Zira kararlılık; bireyin ilkeleriyle, yaşam biçimiyle ve en önemlisi de tarafıyla çok yakından ilgilidir.

“Taraf olmak” herkese göre değişen bir kavramdır ve bizim seçimlerimizle, hayata bakışımızla alakalıdır. Hepimiz seçimlerimizi, üretimlerimizi bu bilinçle yaparız. Bilimden sanata, spordan eğlenceye, aşktan arkadaşlığa kısaca insana dair her şeyde tarafızdır.

     Sık sık taraf değiştiriyorsanız eğer nerede duracağınızı da bilemiyorsanız ciddi sorun var demektir. Tarafsız olmak, renksiz olmaktır. Tarafsız olmak hiçbir fikri olmamaktır.Tarafsız olmak, günümüzde güçlüden yana olmak anlamındadır.Tarafsızlık zayıflıktır, korkudur.Tarafsız olmak bana ne demenin öz Türkçesidir.

     Oysa taraf olmak; yandaş olmaktır, hangi cephede olursan ol inandıklarını korkmadan söyleyebilmektir, inanılmaz özgürlük, inanılmaz güçtür.Geleceğinizi sahiplenmek için, “Bende yaşama dâhilim ‘’demek için, düşünerek, analiz ederek kararınızı vermek zorundasınız. Çünkü en kötü karar, ne yapacağınızı bilememekten çok daha iyidir…

     Benim tarafım bu seçimlerde belli ve net. Benim tarafım bu sefer seçilebilecek bir sıradaki Tosyalı Milletvekilinin tarafı. Siz de tarafınızı belli edin. Allah muhafaza Tosyalı Milletvekili adayımıza/adaylarımıza seçilebilecek bir sırada şans tanınmaz ise ki bu ihtimali düşünmek bile istemeyiz; işte o zaman tarafımız muhalif taraftır. Kalıp çıkacak oylarımız, oy verdiğimiz milletvekili adayını Meclise gönderemez ama Tosyalının tarafında olduğumuzu da herkes bilir,herkes anlar; gelecekte de hesaplar ona göre yapılır.

 

BU SEFER SEÇMELİYİZ !

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!