Türkiye tüm olumsuz koşullara, gerginlik üzerine kurulu politik söylemlere, kasaba politikacısı diye küçümsenen küçük siyasi figürleri bile kat kat geride bırakan küçük beyinli basit liderliklere rağmen, soğukkanlı bir referandumu gerçekleştirdi. Sonuç, muhalefeti şoka uğratacak kadar açık ve net; Yüzde 42’lik kara propagandaya bulaşmış bir “Hayır”cı kitleye karşı, yüzde 68’lik ezici bir “Evet”çilerin üstünlüğü ile sonuçlandı. Bu değerlendirme sadece benim veya benim gibi düşünenlerin kanaati değil; hemen hemen farklı amaçlarla ve çıkar beklantileri ile dünya politikası üzerinde söz söyleme etkinliğine sahip, dışımızdaki dünyanın gerek medya gerekse politika üreticilerinin de kanaatleri olarak basına yansıdı ve bu yansımalar devam ediyor. Kısa sürede de gündemden düşecek gibi değil. Daha dış dünya bu referandumu nasıl algıladı, Türkiye üzerine üretilen tezlerden hangileri ile örtüştü, hangileri ile çelişti sorularının karşılıklarını aramamıza fırsat kalmadan, içerdeki miras kavgası gündemimizin ilk sırasına gelip oturuverdi. Şimdi “bunu konuşma zamanı” diye öne çıkaranların ilk günden başlattıkları polemiklerden ilki olan “yüzde 42 oy, CHP’nin mi, MHP’nin mi?” sorusu ile başlayan  paylaşım anlaşmazlığına bakalım.

 

Referandum günü, gün boyu kendinden haber alınamayan Kılıçdaroğlu, gün sonunda(gece yarısı) ekranlara çıkıp kampanya dönemindeki yoğun çalışma temposunu anlattıktan sonra, sandıktan çıkan yüzde 42’lik sonucu partisi adına sahiplendi ve “CHP açısından iyi bir sonuç” olduğunu ifade etti. Burada sanırım Kılıçdaroğlu’nun iddiasına esas aldığını sandığım temel argüman, kutsal ittifakta buluştukları Sayın Bahçeli’nin en güçlü olduğu Osmaniye gibi, Çankırı gibi, Kastamonu gibi bazı merkezlerde uğradığı gözlenen hezimet -ki bu argüman, bundan böyle sıkça MHP’nin karşına çıkacak bir argüman- gibi gözükmekte. Şimdi burada Türkiye’nin tüm rakamlarını elbette irdeleyemem. Ancak, Erdoğan’ın memleketi Rize’nin(katılım yüzde 79, evet yüzde 76), Kılıçdaroğlu’nun memleketi Tunceli’nin(katılım yüzde 66,7, hayır yüzde 80,8) ve Bahçeli’nin memleketi Osmaniye’nin(katılım yüzde 83, hayır yüzde 46,6) referandum haritasındaki renkleri, onların bu miras paylaşımındaki iddialarına açıklık getirecek türden.

 

Sayın Bahçeli’nin çok erken davranıp, “Anayasa değişikliklerinin Türk milleti tarafından kabul edilmesiyle Türkiye için hayati risk ve tehlikelerle dolu karanlık bir döneme girilmiştir” yazılı açıklamasının ve bunun Cihan Paçacı veya Mehmet Şandır’ın ağzından da pekiştirici açıklamalarla topluma duyurulmasındaki talihsizlik kadar, Kılıçdaoğlu’nun gece yarısı, mirası sahiplenme aceleciliği de aralarındaki kutsal ittifak adına talihsizlik olmuştur.

 

Nedeni çok açık; Bahçeli’nin partisi, 2009 yerel seçimlerinde belediye başkanlığı kazandığı il ve ilçelerin bir çoğunda hayal kırıklığına uğradı. Daha bir yıl önce belediye başkanlığı alınan illerden Bartın, Gümüşhane, Isparta, Karabük, Kastamonu ve Manisa’da referandumda “evet” sonucunun çok ağır basması, örneğin bu illerden Gümüşhane’de evet oranı yüzde 78, Manisa’da hayır oyları binde 2 gibi kıl payı bir oranla önde çıkarken Isparta’da evet oranı yüzde 57.5, Karabük’te yüzde 64, Kastamonu da yüzde 62.8 olgusu karşısında, kendi tabanından kayan oyları veren vatandaşları  “Türkiye için hayati risk ve tehlikelerle dolu karanlık bir döneme girilmiştir” hükmü ile töhmet altına almak, onları –bu mevhum tehlike ve hezeyanın- failleri olarak yaftalamak herhalde “MHP’nin tabanı ile tavanı arasında bağlar koptu’ yorumlarını en çok haklı çıkaracak olan bir faktör olarak okumakta yanlış olmaz.

 

Sonuçta, evrensel manasıyla demokrasi halkın istemlerinin yerine getirilmesi prensibine dayanıyorsa, demokrasi karşıtı söylemlerle demokratik zeminlerde tutunmanın güçlüğü kadar, bu demokratik tercih veya tercih edilmemenin mirasını paylaşımda da herkesin kendi payına düşeni kadarına razı olması, birbirinin payına saldırmama erdemini göstermesi lazım. Yüzde 58’lik “Evet” oyunu sahiplenmeyen Başbakan’ın, bu oranda katkısı olanlara teşekkür eden konuşmasındaki uzun liste, sanırım “Enkazdaki Mirasın Kavgası” taraflarına da yardımcı olacak bir örnek teşkil eder. Tamda yazımı bitirmek üzereyim; Diyarbakır’ın BDP’li Belediye Başkanı Osman Baydemir’in “Ülkücüleri ve Kemalistleri kardeşliğe çağırıyorum” mesajı tv alt yazılarında yerini aldı. Aklıma gelen, dünden bugüne, 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesinden bu yana kutsal bir ittifakın ortakları arasındaki mevcut hükümetten kurtulma adına zorladıkları tek umut kapıları CHP – MHP işbirliği süreci, bu miras kavgası ile biter mi, yoksa Baydemir’in çağrısı ile “kol kırılır yen içinde kalır” denip yeniden yeşertilebilir mi? Üstelikte Kılıçdaroğlu yüzde 42’lik sonucu tek başına sahiplenmeye kalkışmışken…

Enkazdaki Mirasın Kavgası

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oynadeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna