Evliliği sarsan manevi hastalıklardan gelin-kaynana tartışması, çoğu ailede müzminleşmiş vaka durumunda liderliğini koruyor. Dünyanın en uzun soluklu savaşlarına taş çıkartacak şekilde istikrarla devam eden bu anlaşmazlığın kaynağını tek bir nedene indirgemek imkansız. Zira herkesin aile yapısı, hayat tarzı ve kişilik özellikleri birbirinden farklı. Dolayısıyla yaşanan problemler de farklı oluyor doğal olarak.

 Gelin-kaynana meselesinde kim haklı kim haksız polemiğine girecek değiliz. Hangi tarafı dinlerseniz yerden göğe kadar haklıdırlar. “Benim çektiklerimi bilseniz…” diye başlayan sözler kitapları dolduracak uzunluktadır. Hangisine hak vermeli bilemeyiz; ama şurası unutulmamalı ki, temeli İslam ile atılmış yuvaların huzursuz olmaları zor gözüküyor. Her iki tarafın da imani hakikatlere göre hareket etmesi sorunları en alt seviyeye çeker. Nefsin devreye girmesi, şeytanın onu desteklemesiyle ortaya çıkan fırtınaları dindirecek olan da vicdani yaklaşımdır.

Eskiden küçük evlerde iki, hatta üç gelin, bir arada otururken de bu sorunlar yaşanıyordu. Tartışmalarda bir edep, bir saygı vardı. Dışarı yansıtmamaya, kendi aralarında kapatmaya çalışırlardı. Hakarete varan aşırı kırıcı sözlerden kaçınılarak uyarılar yapılırdı. Gelinler de büyüklere karşı kalpleri kırılsa dahi surat asmaz, görevlerini aksatmazlardı. Şimdilerin çekirdek aileleri, ayrı evlerde, farklı muhitlerde yaşasalar bile tartışmalar bitmiyor. O halde çözüm daha derinlerde olmalı.

Her gelin, kayınvalide adayıdır. Bu günün gelini yarının kayınvalide adayı olarak muhasebesini yaparsa, sevdiği insan uğruna fedakarlığa katlanır. Gelin ve kayınvalide kalben birbirlerine yakın olamasalar bile ortak sevdikleri erkeğin hatırına olayları alevlendirmekten kaçınmalılar. Erkeğin ne annesinden, ne de hanımından vazgeçemediği herkesin malumu. Birini diğerine tercih etmek zorunda kalsa bile kalbinin bir tarafı daima ezik kalacaktır.

 Bu konuda hayli düşündürücü, yaşayanın ağzından: “Ben annemin tek evladıyım. Bu yüzden birlikte oturuyoruz. İşteyken evim gözümde tütüyor; fakat yemek yiyene kadar zor duruyorum. Eşim bir tarafta, annem diğer tarafta patlamaya hazır bomba misali bekliyor. ‘Nasılsınız?’ desem bombardıman başlayacak. Soluğu kahvede alıyorum. Yıllardır bir çare bulamadım. Ne anneme yeterli saygı gösterebiliyorum, ne de eşime yeterli ilgi.” Yuvalarınızda mutluluk, yüzünüzde tebessüm eksik olmasın.Hoşça kalın.

GELİNLER VE KAYNANALAR

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!