HAZAN MEVSİMİ -3-‏

 

 

 

 

 

 

Yaprakları dökülmeye yüz tutmuş iri yapraklı çınar ağaçlarının dalları arasından bilhassa akşama yakın vakitlerde yükselen kuş çığlıkları paslı bir çivi gibi yürür üstü kapalı yaraların içinde ve terk edilmiş göçmen kuşların yuvaları sahipsiz evler gibi kalıverir, sahibini bekler aylar boyunca kurulduğu yükseklerde. İlkyaz günlerinde gözlerini dünyaya açmış sahipsiz kedicikler bambaşka hüzünler fısıldar duyabilenler için. Dur da dış kapı eşiklerinde, sokaklara yemek kokuları yayılan pencere önlerinde.

 

Fani ömür biter bir uzun sonbahar olur./Yaprak, çiçek ve kuş dağılır tarumar olur.”  der Yahya Kemal Beyatlı. Hazan, güz ya da sonbahar… Adına ne derseniz deyin, tıpkı bayramlar gibi ömrümüz içinde sayılıdır bu mevsimin bahçesine yolumuzun düştüğü vakitler. Bayram sabahlarının tazeliği sonbahar boyunca arada bir içimizden geçiyorsa belki biraz da bu yüzdendir.

 

Evimizin, yuvamızın sıcaklığı, annemizin, babamızın, eşimizin, çocuklarımızın hatta minderde uyuyan kedinin, akvaryumda yüzen balığın, bir sohbet meclisindeki yarenliğin sıcaklığını duymak, yalnız olmadığımızı hissetmek isteriz hep. Tutacak bir el, başımızı koyacak bir diz, sığınacak bir çift göz ararız yakınımızda. Başımız sıkıştığında, dara düştüğümüzde çekinmeden arayabileceğimiz, acaba gelir mi, yetişir mi diye endişe etmediğimiz, geleceğinden, yetişeceğinden emin olduğumuz gerçek dostlar, yarenler ararız hep.

 

Zaman, rüzgârdan atlarıyla savrularak geçer üzerimizden. Gecemiz gündüzümüze bitişir, elimiz varmaz bir türlü takvimlerin biriken sayfalarını koparmaya. Kopardığımız her yaprağın ömür sermayemizden harcadığımız olarak hanemize yazıldığını biliriz. Ziya Osman Saba’nın “Çiçeğin rengi soldu, bitti şarkısı kuşun. / Yol tenha, dal mecalsiz, su durgun.”   mısraları çınlar kulaklarımızda. Ve kaçmak, kurtulmak ihtimali olmayan acı gerçekle yüzleşiriz bir kez daha.

 

Yağmurlar yağıyor, yollar kaldırımlar halen yapraklarla dolu ve ağaçlar kışın kendileri için hazırladığı libasın heyecanında. Rüzgârdan, yağmurdan, yapraktan kelimelerle önümüzde uzuyor bağrında kışı ısıtan bir hazan mevsimi daha. Bir kızım olsaydı bu mevsimde dünyaya gelen, ya Eylül ismini verirdim ona, ya Hazan.

 

Derken hazan mevsimi bitti ve lapa lapa yağan kar beyaz kefene sardı her yanı. Sobamız, kaloriferimiz yanıyor, evimiz sımsıcak. Rabbim evimizin sıcaklığı bozmasın. Penceremizden veya sigara içmek için çıktığımız balkonumuzdan beyaz örtüyü keyifle seyrediyoruz. Bacalarımız tütüyor çok şükür. Bir de tütmeyen bacalar var mı acaba mahallemizde, bakıyor muyuz etrafımıza?  Tüten bacalardaki evlerde kaynayan tencerelerde “ et mi kaynıyor, dert mi kaynıyor”  hiç merak ettik mi?

 

Dışarıda lapa lapa karın yağdığı bu gecede, evlerinizin sıcak, gönlünüzün sıcak, yüzünüzün sımsıcak, tencerelerinizde dert keder kaynamasın. Yakınındakini, konu komşusunu merak eden, soran, görüp gözeten bahtiyarlardan olmamız temennisiyle…….

 

HAZAN MEVSİMİ -3-‏

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - en iyi casino siteleri - en iyi casino siteleri - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - elektronik sigaradeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - en iyi casino siteleri - en iyi casino siteleri - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - elektronik sigara