Allah Teâlâ tüm insanlığa elçi olarak gönderdiği son
peygamberi Muhammed Aleyhisselam’a, doğruluğunda hiç şüphe olmayan ve sözlerin
en güzeli olan Kuranı Kerim’i her şeyi açıklamak için indirmiş, o’na, Kur’anı
Kerim’e uymayı ve Kuran Kerim’i tebliğ etmeyi emretmiştir. Ayrıca Kuran Kerim’i
tebliğ etmezse elçilik görevini yerine getirmemiş sayılacağı konusunda
uyarmıştır.

             Peygamber
Aleyhisselam, Allah Teâlâ’nın emri ile sadece Kuran’a uyacağını söylemiş ve son
ayetin indirildiği gün tüm insanlara hitap ederek “Ben size Allah’ın kitabı olan
Kuran’ı bırakıyorum. Ona sımsıkı sarılırsanız azgınlığa düşmezsiniz”
 demiş, tüm insanlara Kuran- ı Kerim’i bir
peygamber mirası olarak bırakıp gittiğini ilan etmiş ve kısa bir süre sonra
vefat etmiştir.

            Allah Teâlâ, indirdiği son ayetinde
bizlere: “Bugün, dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi
tamamladım ve din olarak size İslam’ı uygun gördüm”
[Maide,3] buyurmaktadır.
Dolayısıyla Kuran-ı Kerim’in son ayetinin indirilmesiyle dinimiz
tamamlanmıştır.

            Allah Teâlâ, Peygamber aleyhisselamı
kıyamete kadar tüm insanlara elçi olarak gönderdiği için ona indirdiği kitabı
olan Kur’an- ı Kerim’in mucizeliğini ve rehberliğini de kıyamete kadar muhafaza
edeceğini garanti etmiştir.

            Bundan dolayı Cenabı Allah Kuran’ı kolay
anlaşılabilir şekilde indirmiş ve Peygamber Aleyhisselam Allah’ın emri ile “Bu
Kur’an bana vahyedildi ki sizi ve ulaştığı kişileri onunla uyarayım.”
(Enam.19)
demiştir.

            Bunun içindir ki, Cenabı Allah kıyamete
kadar gelecek tüm insanlara “Ey insanlar, Rabbiniz tarafından size indirilen
Kuran’a uyunuz”
diyerek onlara Kur’an’a uymalarını emretmiştir. Aynı
şekilde “İşte bu Kur’an bizim indirdiğimiz mübarek kitaptır. Buna uyunuz,
karşı gelmekten sakınınız, öyle yaparsanız merhamete kavuşursunuz”
diyerek
merhamete kavuşmaları için Kur’an’a uymalarının şart olduğunu açıklamıştır.

            İslamiyet’in ilk dönemlerinde Müslümanlar
o şartı yerine getirdikleri için, yani Kur’an- ı Kerim’e uydukları için kendi
elleriyle yaptıkları putlara ve kendileri gibi olan insanlara köle olmaktan
kurtulmuşlardır. Böylece kişisel iradelerini özgürce kullanabilme ve yalnız
Allah’a ibadet etme düzeyine ulaşmış ve iç huzur tesis edilmiştir. Diğer
taraftan bir İslam ümmeti meydana gelmiş, bu ümmet çevre bölgelerde yaşayan
insanların yurtlarına İslam adaletini, kalplerine tevhid nurunu ulaştırmak için
her şeylerini ortaya koymuşlardır.

            Sonuç olarak, uzun zaman cahiliye
karanlığında yaşayan insanlar Müslüman olmakla birlikte birçok insanın Müslüman
olmasına ve birçok toprakların fethedilmesine sebep olmuşlardır. Ayrıca
yönetilme durumundan yönetme durumuna, alma durumundan verme durumuna
yükselmişlerdir.

            Maalesef, peygamber Aleyhisselam vefat
ettikten kısa bir süre sonra Müslümanlar kendi aralarındaki siyasi
çekişmelerden dolayı ihtilafa düşmüş, çeşitli grup ve mezheplere
ayrılmışlardır.

            Her
mezhebin mensupları Kuran’ı kendi hayatlarına uygulamak ve onu, cahiliye
karanlığında yaşamakta olan insanlara ulaştırmaktan ibaret olan asil görevlerini
bırakıp diğer mezhep mensuplarına üstünlük sağlama yarışına girmişlerdir. Bunun
sonucunda Cenabı Allah’ın “İzzet / üstünlük sadece Allah’a, Allah’ın
elçisine ve müminlere aittir, fakat münafıklar bilmezler”.
(Munafikun.8) sözünde
müminlere de vaat edilmiş izzet, zillet ile yer değiştirmiştir.

            Yeni
toprakların fethedilmesi bir tarafa, daha önce fethedilen topraklar bir bir
elden gitmiştir. Müslümanlardan korkar durumda olan düşmanlar, Müslümanları
korkutur duruma gelmişlerdir. “Onlara Allah zulmetmemiştir, fakat onlar
kendi kendilerine zulmetmişlerdir”
.Çünkü Allah “Eğer mümin olursanız
kesinlikle galip gelenler siz olursunuz”
(Al-i İmran.139) diyerek galip
gelmek için mümin olmanın şart olduğunu ilan etmiştir.

            Gün geçtikçe Kuran-ı Kerim ile Müslümanlar
arasındaki mesafe açılmıştır. Kuran-ı Kerim insanların vefatlarında,
mezarlarda, çeşitli merasimlerde okunan bir kitap haline döndürülmüştür.

            Günümüz Müslümanlarının durumu daha da
acıdır. Onların arasında yukarıda dile getirilen tüm olumsuzluklara ek olarak
yeni görüşler de meydana gelmiş olup milletçe azgınlığa doğru gitmektedirler.

            Günümüzde
bile bazı insanlar “Biz Kur’an-ı anlayamayız. Bin sene evvel yaşayanlar nasıl
anlamışlarsa, nasıl yorumlamışlarsa bize lazım olan odur.” Diye düşünebilmektedir.
Kur’an ayetlerine yeni yorumlar getirmeyi “sapıklık” olarak gören bir anlayış
vardır. Bu anlayışa göre; din adına söylenecek her şey söylenmiş bitmiştir.
Yeni durumlara ilişkin bir şey söylemek mümkün değildir. Diye düşünmektedirler.
Böyle olunca da, Bu söylemin tercümesi, “Kur’an’ın günümüz meseleleri
karşısında söyleyecek sözü kalmamıştır. Dolayısıyla Bu kitap günüz meselelerine
ışık tutmuyor.” olarak anlaşılmaya doğru gitmektedir. Bu anlayış ise, Kur’an’ın
ruhuna ve açık mesajına aykırıdır.

            Şunu da ifade etmek lazımdır ki,
Kur’an’dan rahatsız olan iki zümre vardır. Bunlardan birincisi iman
etmeyenlerdir. Onlar gönüllerinde tanrılaştırdıkları ideoloji veya
menfaatlerinin önünde Kur’an’ı engel gördükleri için rahatsız olurlar.

            İkinci zümre ise, inanmış
göründükleri halde, inançlarındaki hatalardan ve geleneklere sıkı sıkıya
bağlılıklarından ve akıllarını işletemediklerinden dolayı geleneğe uymayan
Kur’an hakikatlerini kabulde zorlanırlar. Geleneğe uymadığı için bazı konuları
Kur’anda olduğu gibi kabul etmekten çekinirler. Kur’an’ı sevap kazanmak amacı
ile sadece tilavet ederler. Ama muhteviyatını bilmezler ve gereksiz te’villerle
geleneğe uydurmaya çalışırlar. Hatta bazıları Kur’an’ın anlaşılamayacağını
ifade edecek kadar da ileri giderler

            Geleneklerimizin çoğu Kur’an’a uygundur.
Ama uygun olmayanlar da vardır. Geleneklerimizi kitabımıza uygun hale
getirmemiz gerekirken, kitabımızı geleneklerimize uydurmaya çalışmak, Kur’an’ın
indiriliş gayesine terstir. Müslümanların Kur’an’dan daha çok, kendileri için
önder kabul ettikleri kişilerin görüşlerini kabul ederek yaşayacakları dini
hayat, Kur’an’ın sunduğu gerçeğe aykırı olur.

            Yukarıda bahsedilen hastalıklardan
kurtulup, gerektiği gibi Müslüman olmanın, aynı şekilde dünya ve ahirette
Allahü Teâlâ’nın merhametine kavuşmanın tek yolu, Peygamber Aleyhisselam’ı
örnek alarak Kur’an-ı Kerim’e dönmektir. 

KUR’AN’A UYMAK

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izledeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izle