MALİ İBADETİMİZ ZEKÂT

Allahu Teala bir ayeti kerimesinde şöyle buyurur: ” Namazı kılın zekatı verin önceden kendiniz için ne hayır yaparsanız onu Allah katında   bulursunuz. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı eksiksiz olarak görendir. (Bakara suresi;110) Hadis-i şerifte namazın dinin direği olduğu (tirmizi;iman,8) bildirilmiştir. Bilindiği üzere namaz ve zekat İslam’ın beş temel şartından ikisidir Kur’an-ı Kerim’de birçok yerde şu ifade geçer.   “..namazı kılın, zekatı verin…”  Bu haliyle namazla zekat birbirinden ayrılmayan, ayrılamayan ikiz kardeşler gibidir nitekim peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ahirete irtihalinin ardından bir kısım kabilelerin  ” namazı kılarız ama zekatı vermeyiz”  demeleri üzerine  birinci halife Hazreti Ebubekir radiyallahu anh’ın ” namazla zekatın arasını ayıranlarla savaşırım” diyerek bunların üzerine gidip ilk iş olarak onları bertaraf etmiş olması da namaz ile zekat arasındaki ayrılmaz bütünlüğü bize göstermektedir bu yazımızda dinimizin temellerinden olan zekat üzerinde durmak istiyorum. Sözlükte artma,  çoğalma, arınma,  temizlenme gibi anlamlara gelen zekat;  terim olarak; dinen zenginlik ölçüsü olan nisap miktarı mala sahip bulunan kişilerin Allah rızası için belli kişilere vermesi gereken belli miktardaki para ya da maldır. Tanımdaki “belli kişilerden”  maksat kısaca fakir ve ihtiyaç sahibi olan kişileri, belli miktardaki para ya da maldan da; para ve ticaret mallarından kırkta biri anlamamız gerekiyor.  Buna göre dinin zenginlik ölçüsü kişinin kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Asli ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra ihtiyaç fazlası 88.18 gram altın ya da bunun değeri para veya mala sahip olmaktır.  Bu kişilerin yılda bir defaya mahsus olmak üzere parasının ya da malının kırkta birini fakir Müslümanlara vermesi gerekir. Bu haliyle Allah’ın bir emri olan zekat zenginin fakire vermek zorunda olduğu bir borç,  fakirin ise zenginin üzerindeki bir hakkıdır dünyanın bir imtihan yeri olması ve ilahi takdirin gereği insanların maddi varlık olarak sürekli birbirinden farklı olup kimisi fakir kimisi de zengin durumda bulunmasından dolayı zekat gibi mali bir ibadeti Rabbimiz Teala  dinin temel esaslarından birisi olarak emretmiş ve bu ibadeti gönderdiği bütün peygamberlerin dinlerinde meşru kılmıştır.  Her bir Müslümanın mali / ekonomik bakımdan kendi durumunu incelemesi zekat sorumlusu olup olmadığını iyi tespit etmesi, eğer zekat sorumlusu ise hesabını iyi yaparak eksiksiz bir şekilde zekâtını ödemesi gerekir.  Dinen zengin sayılmanın ölçüsü olan yukarıda ifade ettiğimiz altın ya da mala sahip olan kadın-erkek herkesin zekatını vermesi gerekir toplumumuzda bu konuda bazı yanlış anlayışlar mevcuttur sözgelimi,dul kalmış kadınların ve yetimlerin her zaman için zekat alabilecekleri ve bunların hiç bir zaman zekat vermek konumunda olmadıkları zannedilir. Halbuki zekat fakire verilir eğer bunlar fakirse bunlara da verilir ancak dul kalmış olanlar ya da yetim çocuklar dinen zengin sayılacak para ya da mala sahip olmuşlarsa zekat ve fitre almaları caiz olmadığı gibi bilakis bunların hesaplarını tam bir şekilde yaparak kendilerinin zekat vermeleri gerekir kişi zekatını bile bile zekat alması caiz olmayan kişilere verecek olursa zekat borcundan kurtulmuş olmaz. Zira zekat fakirlerin hakkıdır zekat vermek dinin,  Müslüman olmanın olmazsa olmazıdır zekatını verenlerin hem dünya hem de ahirette nail olacakları ecir ve mükafatları haber veren, bunun yanında zekatını vermeyen, Allah’ın kullarına karşı olan sorumluluklarını yerine getirmeyen, infakta hayır ve hasenat da bulunmayan kişilerin ahirette ne büyük bir azaba düçar olacaklarına dair pek çok ayet ve hadis bulunmaktadır bunlardan iki tanesini bu hafta zikretmekle yazımızı tamamlamış olalım.

Bir hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: Zekatı verilmeyen her altın ve gümüş kıyamet günü ateşte kızdırılırılarak plaka haline getirilip sahibinin yanları alını ve sırtı bunlarla dağlanır. Bu plakalar soğudukça suresi  elli bin  sene olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye kadar sahibine azap için tekrar kızdırılır.  Neticede kişi yolunun ya cennete yada cehenneme çıktığını görür.  (Müslim; zekat, 24)  Bir ayeti kerimede de Rabbimiz Teala şöyle buyurur: Şüphe yok ki iman edenlerin, güzel işler/  ameller işleyenlerin, namazı kılıp zekatı verenlerin ecir ve mükafatı Rableri katındadır onlara ne bir korku vardır ne de üzülecek lerdir.  (Bakara suresi; 277)

Halil İbrahim Sabırlı

İlçe Müftüsü

MALİ İBADETİMİZ ZEKÂT

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!