Rezil çarpıtmalardan nasıl dönülecek?

Siyasetin ısıttığı meydanlarda, gürültü, öfke, kabalık neredeyse bir yöntem olarak kullanıladursun, millet bu şirretlikleri uygun biçimde yerindelik denetimine tabi tutar ve ilk genel seçimde de kendi iradesini ortaya koyar. Bundan hiç şüphem yok. Onun için Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Devlet Bahçeli’nin yada Kürt olmayan Kürtçü Selahattin Demirtaş’ın yırtınırcasına bağırıp  çağırmalarını; ortaya attıkları iddialar üzerine ispata davet edildiklerini gözlerden kaçırmak için daha çok gürültü çıkarmalarının altında yatan şark kurnazlığı ile ancak kendilerini aldatabileceklerini bilmeleri gerekir diye düşünüyorum. “Hain, satılmış, yalaka, mürteci, mandacı, liboş, dinozor, postalcı…” yaftalarını aynadaki kendi resimlerine bakarak haykırdıkları kanaati giderek yaygınlaşıyor. Suratlardaki makyaj döküldükçe, herkesin asıl çehresi ortaya çıkıyor.

 

Başbakan muhalefet liderlerinin keskin iddialarından olan “PKK ve Öcalan’la pazarlık” iddialarını artık “iftira” diye nitelemenin ötesine geçti ve bu iddia sahiplerinin “şerefi” üzerinden ele alıp, bu iddiayı ispata davet etti. İspat edemeyenleri de en açık ve net biçimi ile “şerefsiz” olarak niteledi. Şimdi gözler, iddia sahiplerinin bu ağır ithamın altında ezilmemek için, İktidarın “PKK ve Öcalan” pazarlığını delilleri ile ortaya koymaları bekleniyor. Ortamın bu kadar gerilmesinin arka planında da sanırım bu çıkmaz yatıyor. Ağızlarından çıkan dayanaksız iftiranın altında eziliyorlar. Tıpkı, devlet adına Öcalan’la yapılan istihbari görüşmeleri dillerine dolamaları üzerine, devlet arşivinden çıkan belgelerde bugünkü muhalefeti iktidar olduğu dönemlerde Barzani ve Talabani’ye verdikleri akıl almaz boyutlardaki desteği açıklamakta zorlanmaları gibi.

 

Demem o ki, muhalefet belden aşağı vurdukça, kendisi güç ve itibar kaybediyor. Bağcılar’da Belediye Başkanına mal edilen, İslami giyimin Rahibe kıyafetiyle kıyaslandığı afişler üzerine Kemal Kılıçdaroğlu Sakarya’da esip gürledi, acımasızca Başbakana ve İçişleri Bakanın yüklendi, provokasyonu onlara yamamaya çalıştı. Aradan 24 saat geçmeden tüm bu kirli işlerin kendi partisinin İl Başkanlığı ile kendi partisinden olan Bağcılar Belediye Başkanlığının kurduğu bir tezgahın ürünü olduğu delilleriyle, itiraflarla ortaya konunca, Kılıçdaroğlu meydanlara kustuğu kin ve nefreti körükleyen pislikleri yalamak zorunda kaldı. Yuvarlak cümlelerle itham ettiklerinden değil, meydanlardakilerden özür diledi.

 

Şimdi bir başka rezilliğe imza atılıyor; Danıştay’da hak aramanın yollarının kapatıldığı iddiası. Yine çarpıtma ve densizlik, yine rezil bir kara propaganda. Kılıçdaroğlu’nun kulağına hangi aklı evvel üfürdüyse, o da şimdi meydan meydan dolaşıp, kamuoyunu bir hukuki düzenlemenin olması mümkün olmayan, akıllara ziyan bir çarpıtma yorumu ile korkutuyor. İddiası şu: “Danıştay’a başvuru hakkını milletten alıyorlar”. Yargı içinde siyasi bir fraksiyon gibi çalışan YARSAV’ın öteden beri dile getirdiği, yandaşlarını bir arada tutmak için yapıştırıcı olarak kullandığı bir iddiadır bu; haksız şekilde tayin edilenler, idarenin haksızlığına uğrayanlar mahkemeye gidemeyecekler falan… bu düpedüz milletin aklıyla/zekasıyla alay etmektir. Kara propagandanın bu kadarına pes doğrusu.

 

İşin ilginç yanı, kendi partisindeki onca hukukçu da buna sessiz kalıyor, Genel Başkanlarının akıl ve muhakeme gücünden yoksunluğunu, anlama kabiliyetindeki acizliğin ortaya dökülüp saçılmasına seyirci kalıyor olması. Neden mi? Kısa, bir cümlelik açık ve net cevabı var bu sorunun;  Anayasa değişiklik paketindeki “mahkemeler yerindelik incelemesi yapamaz” maddesi, mahkemeye başvuruyla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir konudur da ondan. Ama bu mahkemenin işleyişindeki teknik konuyu, yani hukuki incelikleri olan bir meseleyi meydanlarda “mahkemelere başvuramayacaksınız” diye çarpıtmak, ancak kişinin akıl ve muhakeme kabiliyeti yoksunluğundan kaynaklanan kötü niyet ve kara propaganda ile izah edilebilir. İşte bunun için konuyu yazımın başlığına peşin peşin “Rezil bir çarpıtma” olarak ifade ettim. Bunun başka bir açıklama yolu yok. Oy uğruna siyaset çıtasını bu kadar alçaltmaya da çarpıtmaya da gerek yok. Millet vicdanı bunu kaldırmaz ve bunun hesabını ilk genel seçim sandığı önüne geldiğinde size sorar.

Rezil çarpıtmalardan nasıl dönülecek?

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!