Terör’den Güven Bunalımına Sorular Sorunlar..-3

Sayın Genel Kurmay Başkanı bağırsın dursun; “hukuka sonuna kadar bağlıyız” ya da “yargıya asla müdahale düşüncemiz olamaz” desin.. desin de, bu durumda vatandaş da haklı olarak, onu külahıma anlatsın demez mi? Hele hele “19.Temmuz.2010 tarihli Terörün gizli yüzü” ve “20.Temmuz.2010 tarihli Terörün güvenlik şemsiyesi” başlıklı iki yazıma konu ettiğim Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine sızmış zararlı unsurların varlığını düşünmeyi bile “kanından şüphe” şeklinde nitelendiren bir Genel Kurmay bakışı karşısında insanın “İçimizdeki hainler” derken bile sözünü tartma zorunluluğu ile karşı karşıya bulunması, bir oto kontrolle kendini sansürlemeye kalkışması, herhalde psikolojik harekatın da önemsediği bir başarı unsur olsa gerek.

 

Detaylarına tekrar dönmek istemediğim, ama bazı Türk Subayların “adamlarımız” diye söz ettiği PKK’lıları koruyan, bu uğurda kendi savaş aracı olan Heron’un düşürülmesi için bir başka koruyucu üst subaydan talepte bulunması deşifre olmuşken Genel Kurmay Başkanının sessizliği tercih etmesi, üstelik Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün “durum faciadır” açıklaması, akla ziyan komplo teorilerine de zemin oluşturuyor. Yıllardır bir şehir -yada buna dağ demek daha doğru- efsanesine dönüşen PKK teröristlerine “emir verilmediği için müdahale edemedik” söylemleri, sanki yeni yeni idraklerdeki yerini alıyor, zihinlerdeki soru işaretleri cevabını buluyor. PKK ile Ergenekon iddianamelerine de yansıyan derin bağlantıların üzerindeki sis perdelerini aralayacağı umut edilen bu gelişmeler daha nelere gebe doğrusu kestirmek çok güç. Ancak öyle görülüyor ki, yıllardır güvendiğimiz dağlara kar yağmış; doğal olarakta ne Yargıya ne de Orduya güvenimiz boşunaymış.

 

Baksanıza, insanın kanını donduran bunca olayın üzerine, akla gelen “Mehmetçik teröre karşı büyük bir mücadele verirken aralarına karşı tarafa çalışan bazı çürükler/ajanlar çıkamaz mı?” sorusuna verilecek en makul cevap, “elbette çıkabilir”. Sürdürülen savaşın düşük yoğunluklu olması, belki de bu tür sızmaları daha da kolaylaştırıyor olabilir ve devletin tüm kurum ve kuruluşları bu tür sızmalara karşı ne kadar açık/kapalı ise, TSK da o kadar açık/kapalıdır. Ancak TSK’dan dışa yansıyan yönüyle bu tip olayların hep örtbas edildiği izlenimini doğuran, TSK bünyesinde suç işleyenler ya da suçlamalarla yüz yüze gelenlerin nedense hep korunuyor, kollanıyor, dosyaların örtbas ediliyor olması.. daha da ötesi terfi ettiriliyor olması..

 

Toplumda büyük infial uyandıran, günlerdir tartıştığımız   “Çok PKK’lı vuruluyor, Heronları düşürün” ses kaydındaki üçüncü ismin, o dönem görevde bulunan Tuğamiral A.S. olduğu iddiası ve bu iddiaya ilişin ortaya çıkan detaylar, Doğan Medya Grubu gazeteleri Hürriyet ve Vatan üzerinden Genel Kurmay kaynaklı birbiriyle çelişik cılız saptırma izahata karşın, bu yazının girişinde atıfta bulunduğum  önceki iki yazımda detaylıca yer alan Üsteğmen Fırat Ç.’nin görüştüğü ve kriminal testlerle kesinleşen 3. kişinin Tuğamiral A.S.’nin, skandal konuşmanın gerçekleştiği tarihte çok kritik bir görevde bulunuyor olması. Tuğamiral A.S., Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın, “PKK ve Kandil’i BBG Evi gibi izliyoruz” dediği, Amerika’nın Türkiye ile görüntülü istihbaratı paylaştığı ‘ODC’de görev yapıyordu. Office Defense Center (ODC) Ankara’da bulunuyor. ABD’li subaylar ile Türk subaylar birlikte görev yapıyor. Bu merkezin amacı, “Dost kuvvet”ler arasında bir çatışma yaşanmasını engellemek ve operasyonel eşgüdüm sağlamak. Burada görev yapan subaylar, Genelkurmay İkinci Başkanı’na bağlı çalışıyor.

 

ABD’nin İnsansız Hava Araçları(İHA) Kuzey Irak’tan aldıkları görüntüleri, önce Virginia’ya gönderiyor. Orada istenilen bazı kısımlar ayıklanıp, Türkiye’deki ODC’ye naklediliyor. Türk subaylar bu görüntüleri değerlendirerek, Türkiye’nin terörle mücadelesinde istihbarat desteği sağlıyor.

 

Tuğamiral A.S. skandal ortaya çıkınca, Genelkurmay personeli olduğu için Deniz Kuvvetleri bir işlem yapamıyor. Genelkurmay da onu ODC’den alıp, yerine karacı bir albayı atıyor. Herkes Tuğamiral A.S. emekli olacak diye beklerken, o Türk Boğazları ile Çanakkale’de bir göreve atanıyor. Halen bu görevini sürdürüyor. Akla ziyan bir terfi değil mi?

 

İşte son beş gündür dilimin döndüğünce özetlemeye çalıştığım bunca kirli tortuların halen barındırıldığı Yargı ve TSK odaklı analizlerden sonra kime nasıl güveneceğiz. Üzerlerine örtülmüş ya da örtülmek istenen kirli şalı kendi üzerlerinden çekip atamayan milli varlığımızın ana omurgasını teşkil eden bu iki temel unsura nasıl güveneceğiz, şaşkınım ve güvenimi yitirdim artık.

 

Terör’den Güven Bunalımına Sorular Sorunlar..-3

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!