Özellikle kış aylarında duymaya
alıştığımız bir kavram daha doğrusu kavram kargaşası var. Gazete ve
televizyonlarda haberlerin ilk cümlesi “beyaz
afet
”  karla gelen kâbus, “Gökten bela ve musibet yağdı” gibi
cümlelerle büyük büyük laflar edildiğine şahitlik ediyoruz. Hatta bu sözü o
kadar alıştık ki garipseme ya da rahatsızlık bile duymuyoruz.

Doğrusu nedir? Gerçekten gelen
kâbus mudur? Gökten pamuk gibi inen, yanaklarımızı okşayan, tüy kadar hafif
olanın afet olması mümkün müdür?  Rahmet
nazarıyla bakılması gerekmez mi? Ya da rahmet nazarıyla bakanlar ne derler?

İşte birçok sual ve bu suallere
kişiden kişiye değişebilecek cevaplar aramaktır niyetimiz.

Şimdi bizlere olağanüstü ses tonajıyla
anlatılan haberlerin vahametinden ve cazibeli anlatımından bir nebze kafamızı
kaldıralım ve duymaya alıştığımız bu ifadelerin hakkın nazarında nereye denk
geldiğine bakmaya çalışalım. Kış aylarının başladığı bu günlerde hayretle
dinliyor ve spikerin ağzından çıkan veya alt yazı ile kaydedilen “beyaz esaret” “beyaz felaket” gibi sorumsuzca
söylenen sözleri hiç dikkate almıyor adeta kabullenmiş gibi bir tavırla
geçiştiriyoruz. Bunu söylerken yolda kalmış, mahsur kalmış, yiyeceği ve
hayvanlarının yiyeceği tükenmiş kişi ya da kişiler için bu bir imtihan ve hatta
bir felaket sebebi olur. O da bir sebebe bağlı imtihandır. Bizim konuştuğumuz
gündelik âdetin bozulması ve standarttın değişmesi meselesidir.

İşte insanoğlu, hangi şeye
hayrınadır veya hangi şey onun için şerrinedir? Tam künhüne vakıf olmadan
söylediği sorumsuzca söylenen sözlerden çok çekmektedir insan!Hâlbuki Er- Razzâk
olan Allah, aynı anda Rabb-ulâlemindir. Âlemleri idare ve sevk işleri mutlak
otorite olarak ona aittir. O bilmez mi nereye ne kadar kar gönderileceğini? O
miktarını ayarlayamadı da sen, ben mi ayar çekeceğiz. Afet olup olmadığına biz
mi karar vereceğiz? Gerçekten afet olsaydı sen ben mi kalacaktık?

 Ya da “Dünyamız çölleşiyor, yer altı sularımız
azalıyor, tatlı su kaynakları her geçen gün biraz daha azalıyor
” diye
fellik fellik bağıranlar kimler? Kısacası “beyaz
afet
” diyenler afetin nasıl olduğunu ya bilmiyorlar ya da
alışkanlıklarından bazıları ellerinden gidiyor diye rahmetin sahibine aba
altından sopa gösterme gibi bir hadsizliğe düşüyorlar.

            Sorumsuzca
söylenen bu sözlerin karşılığı yok mudur zannediyorsunuz? Elbette her insan
söylediği her sözden hesaba çekilecektir. Ancak iyi söz söylemişse ondan
mükâfat görecek;  kötü söz söylemişse de
ondan azap görecektir. Unutma ki kiminin azabı bu dünyada olur kiminin azabı
ise ahrette görür. Bu manada sözleri kişileri esir alır. Bazı sözler vardır ki
kişi o sözle gayretullaha dokunur da arş galeyana gelir; gök azap yağdırır.

 Allah’ımız suyumuzu batırır ve kuraklık gibi
bir hastalığa yakalanırız. (neozübillah) İstersen çokça duyduğun şu ayeti bir
kez daha oku :(Mülk Süresi 28, 29, 30. Ayetler)

“De ki: Allah beni ve
beraberimdekileri (sizin istediğiniz üzere) yok etse veya (öyle olmayıp da)
bizi esirgese, (söyleyin bakalım) inkârcıları yakıcı azaptan kurtaracak
kimdir?”

“De ki: (Sizi imana davet
ettiğimiz) O (Allah) çok esirgeyicidir; biz O’na iman etmiş ve sırf O’na
güvenip dayanmışızdır. Siz kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında
öğreneceksiniz!”

“De ki: Suyunuz çekiliverse,
söyleyin bakalım, size kim bir akarsu getirebilir?”

Mamafih, işin rahmet tarafına
hiç bakmaz ve rahmetin izlerini görmez isen işte o zaman bakışın ibret,
tefekkürün de zikir olmaktan çıkar.  Bu
sayede rabbimizin bizim içintabiatın içine serpiştirdiği ayetleri görmemiş
olursun. Allah’ın tabiattaki ayetlerini görmeyenler de nankörlerdir. Nankörler
ise elim bir azapla cezalandırılacak olanlardır.

Hele bir düşün, adedini
sayamadığımız kar tanelerini, incele her birini, sonra bak sanatkârın eserine.
Ne muazzam desenler çizmiş es- Sânî olan Rabbimiz! Bakacaksın ve hayranlığın
artacak. Hayranlığın arttıkça diyeceksin ki “suphanallah” sonra biraz daha kafanı kaldırıp bakacaksın gökyüzüne
doğru. Nasıl dizilmiş kar taneleri üstten aşağıya. Sonra hayretten “Neden
birbirlerine çarpmaz ki bunlar
?” diyeceksin. Sonra “Elbette bunları da idare eden bir Rabb var”diyeceksin.
Dilinden dökülecek “Ya Rabbim”  birden ürperecek ve bir an için hayal âlemine
dalacaksın “İşte bu ya! Her bir kar tanesini bir meleğe vermeseydi Allah, o
zaman yeryüzünde ev mi kalırdı bark mı?” eşya mı kalırdı; emtia mı?

Korktun ve sarsıldın. Yağan
karla beraber rahmeti rahmanın esirgemesinin üzerinde olduğunu anladın. Şimdi
hamd etme makamındasın.

Daldın tefekküre, yağan her kar
tanesiyle sende zikir çekmeye başladın.  Yarabbi!
Yarabbi! Birden dilinden “Tevbe” manasında “Estağfurullah” çıktı.

Neden dedin ki? Beyaz afet ve
beyaz esaret dediğinden olabilir mi? İşte senin halin. Oku şu ayeti de; Rabbim
buyurdu:

“ Onlar ayaktayken, otururken ve
yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde
düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak
tutarız. Bizi ateş azabından koru”
derler. (Ali İmran 191. Ayet)

BEYAZ ÂFET

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oynadeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna