Unuttuğumuz bir doğru. Bu girişten anlaşılacağı üzere, dünyalık servet edinerek zenginleşmenin maksat haline getirilmesinin doğru olmadığını anlatmak niyetindeyiz. Böyle bir doğrunun günümüzde itibar görmediğini, hatta biraz tuhaf karşılandığını biliyoruz. “Biz müslümanlar kanaatkâr olduğumuz, bir lokma bir hırka dediğimiz için geri kaldık!” görüşü bugün de revaçta.

Maddiyatla zenginleşmeyi, lüks içinde yaşamayı hayatın gayesi zanneden, dinî duyarlılığı zayıflamış çok geniş bir kitleye ise bu doğruyu anlatmak neredeyse imkansız. Modernizmin dayatması, “zenginlik” ve “fakirlik” algımızı bulandırmış. Dindar camialar dahi bu iki kavramı beşerî ideolojilerin etkisinde tartışıyor. Fakirliğe de zenginliğe de yüklenen çok farklı anlamlar, bu anlamlara bağlı çok farklı değerlendirmeler var. Hayli zor, karmaşık, incelik isteyen bir meseleyle karşı karşıyayız yani. Zenginlik talebinin arkasındaki dünya sevgisine, hırs ve açgözlülüğe, gaflete; bu taleple daha iyi bir geleceğe ertelediğimiz sorumluluklarımızdan nasıl kaçmaya çalıştığımıza dikkat çekmek istiyoruz. Ama doğru anlaşılmak için önce üzerinde konuşacağımız zemini düzeltmemiz, zenginlik, fakirlik, zühd gibi kavramları, bunlarla ilgili değerlendirmeleri berraklaştırmamız gerekiyor.

Zenginliği kısaca “ihtiyaçtan fazla mal veya servete sahip olma hali” diye tanımlayabiliriz. Fakat modern anlayışın “beşerî ihtiyaçlar sınırsızdır” kabulüne sorgusuz sualsiz katılıyorsanız eğer, bu tarif, zenginliği hep peşinden koşulması gereken ama asla ulaşılamayacak bir ütopya haline getiriyor. İşte dinimiz, asgari ölçüleri belli bir zenginlikten değil, böyle bir ütopya peşinde ömrümüzü zayi eylemekten sakındırıyor bizi. Açgözlülükle, çoğaltma hırsıyla malûl olmadan çalışmayı, rızkımızı aramayı, kendi emeğimizle helalinden kazanmayı emrediyor. İhtiyaçlarımıza bir sınır koyuyor ve ihtiyaç fazlasını infak etmemizi istiyor bizden.

İslam fıkhına göre kişi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin ihtiyaçlarına yetecek kadar mal veya servete sahipse zengin sayılır; böylelerine zekât verilmez. Peki ihtiyaç nedir? Şartlar bazen bir kısım ihtiyaçları zaruret haline getirse de genel olarak ihtiyaç “hayatî önem taşıyan bir zorunluluk” değildir. İhtiyaçlar, hayatımızı kolaylaştıran, eksikliği halinde sıkıntıya düşmemize veya zorlanmamıza sebep olan birtakım imkanlardır. İtibarî bir yaklaşımla sınırları zorlamamak için ihtiyacı, “zekât düşmeyen mal ve imkanlar” olarak aklımızda tutup kendimize soralım: Zenginlik adına aslî ihtiyaçların ötesini talep ediyorsak, gerçekte neyi istiyoruz acaba?  Bu günlük de hoşça kalın.

MÜSLÜMAN ve ZENGİNLİK -2-

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oynadeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - sahabet giriş - Aviator oyna