Su gibi aziz olamadık

Hayat akıp gider tıpkı su gibi. Akarken içine nice yaşanmışlıklar sığdırır. Acısı tatlısı, sabrı tahammülü, isyanı öfkesi ile. Hayal kırıklıkları veya sürprizleriyle. Su çok şeye misaldir edebiyatta ve güncel literatürde. Su gibi aziz olmak. Sudan sebepler. Aka aka su yolunu bulur. Sular geriye akmaz. Suyu bile ıslatmak, bir bardak suyu nasip oldu-olmadı gibi sözler manidardır gerçekten de. Mesela su ikramı sevaptır hastaya, yaşlıya, insanlığa. Büyük nimettir insanlık için. Misal isterseniz vücudun yüzde yetmişi su’dur. Yeryüzüne hayat, tabiata can verir. Vücudun suyu eksildiğen de tansiyon fırlar. Böbrekler tükenir. Yağmur damlalarına muhtaçtır tabiat aksi halde kurumaz mı her yer?

Bunca büyük işleri başarır da halinden hiç şikayetlenmez. Vazifesini aksatmaz. Sudan sebeplere sığınmaz! Uyumludur girdiği kabın şeklini alır. Sessiz ve kendi halindedir akıp gider. Göl olur, ırmak olur, kana karışır. Damla, çiseleme ve sağanak haliyle rahmet, hızlı ve çok yağdığında ise afet olur. Kar ve buz olur. Erir derya olur. Nereden akacağını kendisi belirler. Bazen de öfkelenir sel olur bendine sığmaz taşar. Kederlenir ter olur, hüzünlenir gözyaşı… Rengi ve duruşu haliyle alakalıdır. Kanda kırmızı, terde sarı, denizde arı duru ve berrak. Irmak ve çayda buz mavi. Öfkelendiğinde bozbulanık yahut kurşuni. Güneşin izdüşümünde parıltısıyla şafak umudu, hicranlı hüzünlerde ve veda vakitlerinde yakamoz…

Gerçekten de düşündüğümüzde; menbaına göre, yer, durum, zaman ve mevsimine göre rengi farklı, tadı farklı, görüntüsü farklı değil midir? Kim hangi sudan besleniyorsa tarzı tavrı da tıpkı suya misal olmakta. Kimimiz güler yüzlü ve tatlı. Kimimiz çorak ve kurak. Kimimiz sevgi dolu ve cömert… Nitekim insan da bir damla su değil miydi başlangıç olarak? Öyle ise; arkadaşlık, dostluk, akrabalık veya ortaklık kuracağınız insanların su kaynağına menbaılarına dikkat edin. Nereden su içiyor, ne tür su tadıyla susuzluğunu kandırıyor. Gönül bağı ve bahçesini hangi su ile suluyor? İyi bakın! Karakteri ve ahlakına dair size önemli açıklamalar yapacaktır suya dair bıraktığı işaretler…

Biz de kutsaldır su israf edilmez. Teknolojinin gelişmediği zamanlarda suya gitmek tabiri vardı. Kovalarla çeşmelerden taşınırdı. Suya azizlik sıfatı yüklenen zamanlardı. Şimdi musluklar eve girdi. İsraf da arttı. Çeşme ve çamaşırhane kültürü de kayboldu. Çeşme kitabelerinde anlamlı yazılar da değerini yitirdi. Oysa su aktıkça ona yüklenen anlamlarda artmalıydı. Zira su ile hatıralar çoğaldıkça hayatlarda bir o kadar mecraına akar. Dünya savaşlarının çoğu bile su sebebiyle çıkar. Biz yine de bu kültürü yaşatalım. Niçin? Hayır ve sadaka kapısı olan çeşmelerden kimler istifade etmiyordu ki. Böcekler, hayvanlar, ağaçlar, bitkiler ve ihtiyaç duyan her canlı…

Temel ihtiyacımızdır. Savaş hukukunda bile susuzluk cezası verilmez. Belediyelerin asli ve mahrum bırakılmayacak hak ve görevleri arasındadır bu hizmetler. Eskiden su ticareti hoş karşılanmazdı mesela. Büyük kentler, kültürel zenginliğimiz olan çeşme kültürümüzü de yok etmedi mi? Adları tabelalarda kitaplarda ve hatıralarda kaldı sadece. Çeşme ve pınarlardan yaz hararetinde elimizi ve yüzümüzü yıkamayalı nice zaman oldu. Artık su da esirdir. Damacanalara ve pet şişelere mahkûm. Şöyle özgürce şırıltılarıyla seslenerek akamıyorlar. Menkıbelere aşklara sevdalara yazar ve şairlere ilham kaynağı olamıyorlar. Hani o gıcırdayarak dönen koca çarkları çeviren sular, degirmenlerde öğütülen unlar demlenen sohbetlerimiz vardı bizim bir de.

Su gibi aziz olamadık

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!