Üstad Uğur Derman’nın huzurunda..

Bu yazının yayınlandığı gün, üstad uğur derman da “ölü canlar diyarı” Tosya’mızı teşrif etmiş olacaklar.. bizi, unuttuğumuz bizden biri, Kazasker Mustafa İzzet Efendi ile tanıştırmak için. Yitirdiğimiz vefanın, ölüm sessizliğinde kaybolmasına gönlü elvermediği için. Üstad Uğur Derman’ın sırtlayıp taşıdığı Osmanlı mirasından payımıza düşen kültürel yozlaşmayı, vicdani sessizliği ve iman zafiyetini sanat darbesiyle kırmak için. Adını ne koyarsanız koyun, teşriflerini nasıl nitelerseniz niteleyin, bu satırların yazarına göre; büründüğümüz, üstüne ölü toprağı serpilmiş uyuşukluktan silkinip kendimize gelmemiz ve öz benliğimizi tanımamız için;

“Var olan Hak varlığıdır benden eylersen süal

Yokluğun irfanı kâfidir süluk erbabına

Men arefe ile kad arefe sırrını bildinse eğer

Hırz-ı can et söyleme zann u şükük erbabına”

Diyen Kazaskerin, “Men arefe nefsehü fekad arefe Rabbehü” sırrına bugün burada bir ışık tutulacaktır umudundayım.

 

“Ben, eski Türk kültürü ve sanatından tamamen koparılmış bir neslin ilk örneklerindenim” diyen Uğur Derman üstadın teşrifine vesile olduğunu bildiğim/sandığım Tosya aşığı bir Tosyalı, Osmanlı Kültür  ve Sanat hamulesini sırtlayan, Uğur Derman yolunun iz sürücüsü aziz dostum/kardeşim Mustafa Bektaşoğlu’na, Onun tavsiye ve telkinlerini dikkate aldığını sandığım Belediye Başkanı Kazım Şahin’e bu konudaki tüm çabaları için, kendi adıma peşinen şükran ve minnetlerimi sunuyorum.

 

Üstadın beldemizi teşrif edeceğini öğrendiğimde, çok kalın çizgilerle sınırlı dağarcığıma bir şeyler katma adına, küçük bir araştırma yapayım istedim. Karşıma çıkan uçsuz bucaksız bir deryanın görkemi karşısında düştüğüm acz ve üstelik o deryanın beslendiği okyanus derinliğindeki hocalarının listesi karşısında ezildim, korktum ve kendilerine “hoş geldiniz” deme cüretimi, cehaletime bağışlamaları dileklerimle bugün onun lütfedeceği, benim için hazine değerindeki konferansını sabırsızlıkla beklediğimi de siz okurlarımla paylaşmak istiyorum. 

 

Daha özgeçmiş bilgilerini okumaya başladığınızda, açlık ve susuzluktan kıvranan biçarenin, uğradığı zengin sofrasındaki şaşkınlığı içinde, neyi ne kadar hazmedebileceğinizi düşünmeden, kökünden  koparılmak istenen bir çınarın, daha genç bir fidanken kaderin cilvesi bakalorya sınavı ile köklerinin tahkimine zemin hazırlayan kadere şükretmemek elde değil. O kader cilvesi, bugün karşımıza 2009 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi Prof. h.c. Uğur Derman hocayı, bu topraktan çıkmış bir başka deryayı tanıtmak için çıkarıyorsa, bunun da hikmeti Rabbim bilir diyorum.

 

Üstadın özgeçmişinde parmak izleri görülenler arasında, Necmeddin Okyay, Dr. Süheyl Ünver gibi ilim ve irfan ehlinin “İlim bir avdır, ancak yazmakla avlanır” kılavuzluğuna yine aynı ilim ve irfan ehlinden Mahir İz hocanın “iyi öğrenmek istiyorsan okuyarak değil, yazarak öğren” telkininde bulunmasını da katarak bizlere imladan örnekler verip “Okuyarak öğrenilmez, bu imlâ çok nazlıdır uçar gider; ama yazdınız mı hafızanıza nakşolur” tespitini genelleme mantığına uyarlayıp, neden devasa bir mirasdan yoksun kaldığımızın da sebebini bulmakta Uğur Dermandan öğreneceğimiz dha çok şeylerin varolduğunu bugün Onun ağzından duymak/öğrenmek belki  mümkün olacak.

 

Sanırım O bize bugün, sıradan her ansiklopedide bulunan hattat ve bestekar Mustafa İzzet Efendi’nin hayatını, doğumundan ölümüne bir kronolojik biyografi cetvelinin dışında,  “Hattatların içinde Kazasker Mustafa İzzet Efendi ayarında bir mûsıkîşinas olmadığı gibi mûsıkî ile uğraşanların içinde de Kazasker derecesinde bir hattat yoktur” ifadesi özetinde farklı kimliğini anlatacaktır.

 

Meclis-i Valay-ı Ahkam-ı Adliyye üyesi, Rumeli Kazaskeri, Nakibu’l Eşraf, Meclis-i Aliyye’ye memur (devlet bakanı) ve en kıdemli Kazasker olarak Reisü’l-Ulema olan, iyi bir devlet adamı, harika sesli bir hanende, virtüöz bir neyzen, dahî derecesinde hattat Mustafa İzzet Efendi, yedi padişah devrinde yaşamış, orta boylu, şişmanca, mavi gözlü, sarılı-beyazlı kırçıl sakallı, daima güler yüzlü, son derece nazik, terbiyeli bir kişiliğinin yanı sıra;  200’den fazla büyük ve küçük boy hilye, 15 kadar Delâilü’l-Hayrat, 30’dan fazla Enâm, sayısız murakka ve kıt’at, Ayasofya Câmii’nin7.5 m çapında büyük, dâirevî, celî sülüs Çehâr-ı Yâr levhaları, Bursa Ulu Câmii’nde 2 büyük levha, İstanbul’da Hırka-ı Şerif Câmii, Dolmabahçe Sarayı, Ali Paşa Mescidi, Harbiye Nezâreti (İstanbul Üniversitesi) tak kapısının iç tarafındaki Celî Nesta’lık kitâbe yazıları, Ayasofya Hünkâr Mahfili, Bâbıâli Nallı Mescid, Mısır’da Mehmed Ali Paşa Türbesi kitâbeleri, Washington’da 1269′da Sultan Abdülmecid tarafından hediye edilmiş Râkım imzalı tuğra altında iki satır Celî Nesta’lik Zafer Abidesi kitâbe yazısı, Ayasofya, Hırka-i Şerif, Büyük Kasım Paşa, Küçük Mecidiye, Sinan Paşa, Yahyâ Efendi câmileri Celî Sülüs, Nur âyeti kubbe yazıları san’at dünyâmıza bıraktığı eserleri arasında. Harf inkılâbından önce matbaalarda kullanılan hurufat Kazasker’in eseridir.

 

Defnolunduğu esnada başucunda konuşma yapan(ismi bilinmeyen) bir zat: “Efendiler, buraya gömdüğümüz bir maarif sandığıdır” tespitindeki sandukanın sırrını bize açacak, yakinen tanımamıza ışık tutacak olan Üstad Uğur Derman hocamıza saygılarımla…

 

Üstad Uğur Derman’nın huzurunda..

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izledeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - sahabet giriş - Aviator oyna - porno izle